Muhabir, Soma'da faciadan kurtulmuş bir madenciye "Bir daha girer misin?" diye sordu.
Madenci ise "Kredi borcum var, girmek zorundayım" diye yanıt verdi.
Kurtarılmaya çalışılan bir madenci, "Abi Mahmut çıkmadı, Mahmut çıkamadı. Beni bırakın, onu alın abi.
Onun karısı hamile" dedi.
Faciadan yaralı kurtarılan bir madenci, ambulansa bindirilirken "Çizmelerimi çıkarayım mı, sedye kirlenmesin" diye sordu.
Hayatını kaybeden bir madencinin avucunun içindeki kağıtta 'Oğlum, hakkını helal et' yazıyordu.
Ve madenden çıkan cenazelere sarılanların feryatları, yakını belki kurtulur diye umutla bakan gözler, çorapları delik madenci cenazeleri...
Tüm bu sözler ve görüntüler; hepsi birer film konusu aslında.
Bu acıya yürek dayanmaz...
Dün asansörde bir gazeteci arkadaşa "Ne yapıyorsun, nasıl gidiyor?" diye sordular, o da "İyi, en azında nefes alıyoruz" dedi. Günün özetiydi bu yanıt. Evet, en azından nefes alıyoruz ve aldığımız havadaki karbonmonoksit seviyesi düşük.
YARDIM VAKTİ
Madencilerin garibanlığı, yeryüzü sıcak olsun, fabrikalar çalışsın diye her gün ölümü göze alışları ders olmalı bize.
Bazıları için bu dünya sadece; hayatta kalma, ayın sonunu getirme, çocuklarının karnını doyurma mücadelesinden ibaret.
Şimdi ateşin düştüğü yerdekilerle acıyı paylaşma ve onlara yardım etme zamanı. Tüm bankalar hayatını kaybeden madencilerin borçlarını silsin, özel ya da vakıf okulları öksüz kalan çocuklarını okutsun, sanatçılar tıpkı Van depreminde olduğu gibi bir araya gelip yardım konserleri versin, albüm çıkarsın.
TV'de ise halkın kolayca destek olabileceği SMS'li yardım kampanyaları başlatılsın. Ve en önemlisi; bu yardımlar yerine ulaşsın.