Bir ilkokul öğrencisi, madenci babasının resmini böyle çizmiş. Her şeyi özetliyor bu resim: Hem kendi yuvaları, hem de yeryüzü aydınlansın diye yerin yüzlerce metre altında çalışırlar. Bu dünyada kazandığı parayı; madenciden daha fazla hak edebilecek çok az insan var.
Soma'daki maden faciasından yaralı kurtarılan bir işçi, ambulansa bindirilirken "Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin" diye sormuş. İnsanın boğazını düğümleten bir söz...
Madenci garibandır, azla yetinir, ülkesine ve halkına hizmet etmek için her gün ölümü göze alır.
Grizu patlar, toprak kayar, tavan göçer, yangın çıkar; madenciler ölür.
Madenciler hep ölür; iş güvenliğinin az olduğu bizim gibi ülkelerde daha çok ölürler.
Bundan tam 23 yıl önce, 100 bin işçi Zonguldak'tan Ankara'ya 'Büyük Madenci Yürüyüşü'nü gerçekleştirmişti. Koca bir kent, Ankara'ya kadar yürüdü. Sadece daha güvenli çalışma ortamı ve hak ettikleri ücreti almak istiyorlardı.
Farkında mısınız, her maden faciasından sonra aynı mevzuları tartışıyoruz. Soma'daki facia son olsun. Maden kazalarının önüne geçilmeli ve taşeronlaştırılmaya son verilmeli çünkü her iş kazasının altından taşeron firmalar çıkıyor. Türkiye Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 176 numaralı Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi, işverene önemli sorumluluklar yüklüyor. Bu sözleşme artık imzalansın.
Türkiye'nin başı sağolsun.