Hayatımda izlediğim ya da izleyebileceğim en keyifli, en dinamik ve aksiyon yüklü tarih programıydı. Malum gündem nedeniyle fırsat bulamadığım için ancak bugün köşemize taşıyabiliyorum.
Önceki hafta pazar akşamı Habertürk'te ekrana gelen Tarihin Arka Odası'nda, tarihimizde çok önemli yeri olan okçuluk ve kılıç sanatı ele alındı.
Aslında gece saat 01.00'de yeniçeri kıyafetleri giymiş 10-12 yaşındaki çocukların orada ne aradığını merak etmiştim.
Hatta 'O saatlerde bu çocukların yatakta olması gerekmez mi?' diye de defterime not aldım.
Benim gibi düşünenler de az değildi. Ta Londra'dan yazan bir İngiliz, "Bu yaptığınız çocuk ve insan haklarına aykırı" filan diye çemkirdi.
Ardından bir Fransız da bu kez Fransızca gönderdiği e-posta ile Murat Bardakçı ve ekibine ateş püskürdü.
Seyircileriyle atışmalarına alışık olduğumuz tarihçi Murat Bardakçı, her iki izleyicisine de kendi dillerinde karşılık verdi. 'Yahu bu çocukları yataklarından çekip getirmedik. Bakın aileleri de burada ve onay vermişler. Üstelik yarın da tatil. Size ne oluyor?' mealinden 'enternasyonel bir fırça' kayıverdi. Son olarak bir Türk izleyici, İngiliz'e e-posta ile şu karşılığı verince tartışmaya son nokta konuldu: 'Siz, Türk çocuklarını merak etmeyin, onlar bize emanet. Siz asıl cumartesi geceleri geç saatte Londra pub'larında dağıtan İngiliz çocuklarına mukayyet olun!'
Gerçekten de küçüklerin ve onların ailelerinin geleneksel Türk sporlarına yöneltilmeleri, bilgisayar oyunları başında psikolojik ve fizyolojik açıdan paslanmalarını önleyip tarihlerine sahip çıkmaya davet edilmeleri uğruna miniklerin birkaç saat uykusuz kalmaları pek de önemli değildi.
KARPUZ KESECEKTİK!
Derken stüdyoya Ninja eğitmenleri geldi. Osmanlı kılıç sanatı ile Japon kılıç öğretileri arasındaki farkı ortaya koydular. Ardından bizim küçük okçular, stüdyoya konulan bir karpuzu oklarıyla delik deşik edip canlı yayındaki ilk 'karpuz çeşmesini' oluşturdular. Gelin görün ki, Murat Bardakçı ille de karpuzun bir kılıç darbesi ile biçilmesini arzuluyordu. Osmanlı kılıç ustasından rica etti. Hoca, "Ben bu kılıcı kullanmasını bilmem" deyip isteği geri çevirdi. Ninjalar'dan aynı talepte bulundu, bu kez kara kıyafetli adamlar "Biz buraya normal katana kılıcı değil, kenarları keskin olmayan eğitim kılıcı getirdik. Bunlarla kesemeyiz" dediler. Murat Bardakçı baktı ki karpuz mundar olacak, "Bari bir bıçak getirin de kesip yiyelim yahu" deyince, stüdyo dışından bir muhterem, kaptığı Sürmene bıçağı ile bir hamlede karpuzun canını alıverdi...
Tarihi arka odadan çıkartıp salonun baş köşesine koymak öyle her babayiğidin harcı değil... Bravo Habertürk'e, bravo Murat Bardakçı, Erhan Afyoncu ve Prof. Nurhan Atasoy'a... Öğrencilik hayatımızın en sıkıcı konularından biri olarak görmeye alıştığımız 'tarih'i, sıradan televizyon izleyicisi için bile bu denli cazip hale getirdikleri ve şu garip yazara dahi her iki-üç haftada bir tarih programı yazdırdıkları için...