Yok yok, Fatih Ürek'in şarkısından söz etmeyeceğim. Mevzu çok acı, çok daha derin... Meclis'te konuşma yapan bir milletvekilinden dinledim.
Annesi, sabah maden işçisi oğlunu uyandırıp kahvaltıya çağırmış: "Hadi oğlum kalk, kahvaltı hazır."
Kadıncağız, oğlundan beklemediği kadar sert bir tepki görmüş. "Bana hadi deme" diye bağırmış oğlu. "Bu evde artık 'Hadi' kelimesini yasaklıyorum. Bana madende günde 15 kez, 20 kez 'Hadi' diyorlar. 'Hadi daha hızlı kaz, hadi daha çok kömür çıkart'.
Artık bu sözü duymak istemiyorum...
" İşte yerin kat be kat altında üç kuruşa çalıştırılan işçilerin, taşeronlar tarafından nasıl psikolojik ve fiziksel baskı altında tutulduğunun ispatı... Yeraltındaki işkence öyle bir boyuta gelmiş ki, işçiler artık 'hadi' sözüne bile tahammül edemez olmuşlar.
Keşke madendeki karbonmonoksit oranı toplu ölümlerden bir saat önce ölümcül seviyeye ulaştığında da birileri işçilere 'Hadi, hadi, hadi, çabuk dışarıya' diyebilseymiş...