Ezel dizisi adeta aşkın kitabını yeniden yazıyor. Ama fasikül fasikül... Aşk; bir bölümde intikam oluyor, diğerinde tutkuya dönüşüyor, bir başkasında hayal olarak karşımıza çıkıyor. Bu hafta sıra 'fedakarlık'taydı. Kalplerin tokuşması gerektiğinde bir adım geri atan, gerçek âşıktı. Ramiz Dayı'nın ağzıyla söylemem gerekirse, "Mesele âşık olmak değil kardeş. Asıl mesele, saklı bir aşkı görmek..." Bu nedenle bölümün ismi, 'Görmek-Saklamak' konmuştu. 1974'te Kenan, Selma'ya adeta yalvardı: "Ne olur Ramiz'i değil, beni seç... Gözlerime bak ve bana âşık olduğunu söyle. Eğer doğru söylüyorsan, bununla mutlu bir şekilde yaşarım. Âşık değilim dersen, bunu kabul eder, yine hayatıma devam ederim. Ama âşığım dersen ve yalan söylersen, ölürüm..." 36 yıl sonra Kenan, tekrar Selma'nın karşısına çıktı. Yine aynı soruyu sordu. Selma'nın ona âşık olmadığını öğrenince, o andan itibaren zihnime mıh gibi çakılan o muhteşem repliği söyledi: "Aşkı bana bıraktığın için teşekkür ederim..." Öyle ya, birini reddedebilirsin, aşkını geri çevirebilirsin, ama 'aşkın kendisini' ondan alabilir misin? Ya Kenan'ın, Eyşan'ı ölümden vazgeçirebilmek için 'kendini feda ettiği' o muhteşem küvet sahnesine ne demeli? İşte bir erkek sevdi mi böyle sevmeli... Sevgilinin elindeki bıçağın yönünü değiştirip en çok sevmesi gereken varlığı, yani kendi canını, bedenini yok sayabilmeli... Kenan da öyle yaptı. Bir anda kendisinden öyle nefret ettirdi ki, Eyşan bıçağı kendine saplamak yerine Kenan'a sapladı... Ve finalde Ezel ile Bade'nin aşk kıvılcımları çaktıran bakışması... Kenan İmirzalıoğlu'na da, Berrak Tüzünataç'a da helâl olsun... Tabii eğer gerçekten birbirlerine âşık olmadılarsa...