Haberi Hürriyet'ten Erol Işık yazmış. Ben de onun sayesinde haberdar oldum. Abdullah Oğuz'un ABD'de çektiği "Yeni Baştan" dizisinin setinde grev şoku yaşanmış. Yabancı set ekibi, koşulların ağırlığını ve ödemelerdeki aksaklıkları gerekçe göstererek iş bırakmış. Sendikalı işçilerin iş bırakması üzerine zor durumda kalan Abdullah Oğuz, çözümü o ekibin işine son verip yeni bir ekiple anlaşmakta bulmuş. Setteki sıkıntı grevle de sınırlı kalmamış. Çekim yapmak istediği mekanların astronomik ücretler talep etmesi de Oğuz'u zorlamış. Bunun üzerine çekimlerin açık alanlarda yapılmasına karar verilmiş. Ancak bu kez de izin alma zorunluluğu doğmuş. Gerekli izinlerin alınamaması nedeniyle ekibin başının hukuki açıdan derde girebileceği konuşuluyormuş. Haber iki sütundu ama bana göre alt metni manşetlikti. Olay, Türkiye ile Amerika arasındaki "televizyonculuk" farkını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serecek "ibretlik" bir vaka aslında. Elin Amerikalısı, Türkiye'deki dizilerin "24 saatlik mesai ile" çekildiğin nereden bilsin? Bizde ışıkçının dört gün evine gidemediğini, set işçisinin suntaların üzerinde uyuduğunu, iki sandviçle gün geçirildiğini, her hafta bir sinema filmi uzunluğunda dizi çekildiğini bilse, gelir, bunun "filmini" yapar. Dileyenin dilediği yerde çekim yaptığını, hatta bir mahalleyi tümden esir alabildiğini söyleseniz, bunu fıkra sanır. Yapımcıların, çalışanlarına "Kanal bana para öderse, ben de size öderim" dediğini, bunun çalışanlar tarafından ister istemez kabul edildiğini, bazı oyuncuların bazı yapımcılardan dört aylık ücretlerini beklediklerini Coni'ye anlatsanız, yüzünüze aval aval bakar. Çünkü onlar bu muamelenin onda birine bile muhattap olduklarında arkalarında "örgütlü" bir gücün bulunduğunu bilirler. Bu yüzden sendikalarının kuvvetini test etmeyi hiçbir yapımcı göze alamaz. Öyle güçlüdürler ki, Oscar Ödül Töreni'ni bile tehlikeye sokabilirler. Peki ya bizde? Yıllardır sanatçı haklarını gözetecek bir sendika lafı ağızlarda gevelenip, duruyor ama ortada icraat yok. Bizim oyuncular sadece yakınıyorlar. "Mış" gibi yapıyorlar. Yani sadece "oynuyorlar!" Amerika'ya hep "oyunculuklarını" geliştirmek için gidiyorlar. İçlerinden biri de "Yahu bu adamlar bu sendika işini nasıl halletmişler acep?" diye "yerinde" inceleme yapmayı aklına getirmiyor, getiremiyor.