Bu hafta
FOX'taki
"Olacak O Kadar"ı izlerken güleyim mi, ağlayayım mı bilemedim.
Levent Ağabey, yeni parodilerin yanı sıra 10-15 yıl önce ekrana getirdiği eskileri de yayınlıyor. Bu haftaki nostalji köşesinde sokak gösterilerine karşı oluşturulan yeni polis timi vardı. Kadınlar, işçi ve memur maaşlarının düşüklüğünü protesto için yürüyorlardı. Yeni kurulan polis timi hemen müzik enstrümanlarını çıkardı ve en oynak tarafından bir oyun havası çalmaya başladı. Ellerinde dövizler, pankartlar bulunan kadınlar daha fazla dayanamayıp, göbek atmaya başladılar. Böylece protesto yürüyüşü
"bertaraf edilmiş" oldu. O parodi nereden baksanız 12 yıl öncesine aitti. Ve ne yazık ki o günden bugüne ülkede pek az şey değişmişti. Maaşlar, enflasyon karşısında eriyip, gidiyor, kadınlar isyan ediyor ama bir şekilde
"oynatılıyor" ve sorunlar karşısında adeta uyuşturuluyorlardı. (Bkz: Gündüz kuşağı programlarında mağdurlara gözyaşı döktükten 15 saniye sonra simli mendilleri çıkarıp, göbek atanlar) Ama beni asıl şaşırtan
"Sel" konulu parodiydi. Onun da nereden baksanız bir 15 yılı vardı. Hani ta
Küçük Hüsamettin'lerden,
Bestami'lerden filan kalma günlere aitti. Adam ve karısı gece yarısı uyandılar. Evlerini yarı bellerine kadar su basmıştı. Ama sel baskınlarına artık öyle alışkındılar ki, hiçbir şey olmamış gibi hayatlarını devam ettirdiler. Hatta suyla kaplı masalarında kahvaltı ettiler, evin büyükannesi boğulma riskini göze alıp, secde ederek namazını bile kıldı. Ama musluklarından tek damla su akmıyordu. Sonra kapı çalındı.
İSKİ memuru çok su kullandıkları için katlanan su faturasını ellerine tutuşturdu... Bütün bunların ardından gece haberlerini izledim.
Cendere Deresi yine taşmıştı. Şehrin ortasındaki insanlar greyderlerin kepçesinde kurtarılıyordu. 1995'den 2009'a pek çok şey değişmiş ama vatandaşın
"mâkus talihi" olduğu gibi kalmıştı.
Levent Kırca'nın yıllar önceki parodilerini o dönemlerde acı acı gülerek izlerdik. Şimdi onları seyrederken, yıllardır nasıl olduğumuz yerde patinaj yaptığımızı görüp, içimize içimize ağlıyoruz...