Eskiden magazin ünlülerinin "ağırlığını" tartmak için belli kıstaslar vardı. Sahne şarkıcısı, gazinodaki "masa sayısına" ya da konserlerinin doluluk oranına göre değerlendirilirdi. Plak-kaset konusunda iddialı ise Unkapanı'ndan gelecek "satış rakamları" dikkate alınırdı. Tiyatro oyuncusu, gişe miktarı, çıktığı turne sayısı ve rol aldığı oyunun kaç hafta perde açtığı ile ölçülürdü. Sinema oyuncusu için en önemli ölçüt, tabii ki gişe hasılatıydı. Televizyon yıldızları ise kaçınılmaz olarak "reyting sonuçları" ile imtihan edilirlerdi. Şimdilerde hepsinin önüne geçen yeni bir ölçü birimimiz var: Adına "tık" diyorlar. Şarkınız, klibiniz, programınız, diziniz, oyununuz sanal ortamda ne kadar "tık'lanıyorsa" o kadar başarılı sayılıyorsunuz. Artık kimse şarkısını, türküsünü alıp Plakçılar Çarşısı'nda kapı kapı dolaşmıyor. Salıyor "eserini" sanal ortama, eğer yeterince "tık'lanıyorsa" Mevlam kayırıyor zaten!.. Bir filmin tutup, tutmayacağı ise daha fragmanının internetteki tık'lanma sayısından anlaşılıyor. Şimdilerde en şöhretlisinden en amatörüne kadar, şov dünyasında kendine yer bulmak ya da yerini sağlamlaştırmak isteyen herkesin kendini "tık'latması" gerekiyor. Alemin kuralı, "alemin kralı" tanımıyor. Zira ar'tık bu solan bahçede tık'nefeslere yer yok!..