Turkmax bu sezon sessiz ama derinden gidiyor. En fazla dikkatimi çeken ise Ayşenur Yazıcı'nın hafta içi her gün 15.45'de yayına giren "Dök İçini" adlı programı. Bence Ayşenur bu programıyla çok verimli bir damara kazma vurdu. Zira bizim memleket giderek "yalnız ağaçlar ormanına" dönüşüyor. İnsanlar dertlerini paylaşacak kimse bulmakta güçlük çekiyor. Eh, profesyonel psikolojik yardım almak henüz "delilik" olarak yorumlandığı ve pek çok aile için de ekonomik önlem paketine takıldığı için insanlar çaresizce bir "Marko Paşa" arayıp, duruyorlar. Ayşenur Yazıcı işte tam da bu ihtiyaca yanıt veriyor. Arayanlar en özel, en mahrem sırlarını bile rahatlıkla anlatabiliyorlar. Çünkü isimlerini açıklamak zorunda değiller. Üstelik 70 milyonun arasına karışıp da bağırmak, onlara daha "güvenli" geliyor. Sırlarının altın gününde konu edilmesi gibi bir kaygıları da yok. Ayşenur öyle ahım şahım çözüm önerileri filan da sunmuyor. Zaten arayan kişilerin de öncelikle "sözlerinin dinlenmesine" ihtiyaçları var. İşten yorgun gelmiş, gözleri kapanan bir koca ya da dedikoducu bir komşu yerine Ayşenur'a içlerini döküyorlar. Ayşenur adeta kentin yeni çöp dökme alanı... Ama unutmayın ki, gözden çıkarılmış her çöp, eğer "geri dönüşüm"e kazandırılabilirse, insanlara fayda ve tasarruf sağlar. Ayşenur de işte aynen bu "geri dönüşüm santrali" gibi çalışıyor.