Son yılların en beğenilen, en çok konuşulan aşk filmiydi. Üç buçuk milyon insan bu film için gişelere koşmuştu. Ve filmi sinemada izleme olanağı bulamayan ya da yeniden seyretmek isteyen milyonlarca kişi pazartesi akşamı "Issız Adam" filmi için Show TV ekranları karşısındaydı. Ama son sahnede büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar... İzleyenler biliyor. Filmin en çarpıcı, en can alıcı, en etkileyici sahnesi finalde, sinema salonunun fuayesinde iki sevgilinin karşılaştığı ve birbirlerine türlü yalan uydururken, içten içe pişmanlıklarını itiraf ettikleri bölümdü... Ama ne oldu? En önemli yerde araya "cart" diye reklam girdi. 7 dakika sonra film kaldığı yerden devam etti ama ne izleyende keyif, ne de sahnede anlam kaldı. Filmlerde yönetmenin ve senaristin gözettiği bir "bütünlük" vardır. O filmi yapanlar hikayeyi alır, getirir ve final bölümünde duyguları en tepe noktaya çıkartmak için tüm mesleki yeteneklerini kullanır, emek harcarlar. Zaten "sinema" diye de buna denir. Ama siz bu anlatım ve duygu bütünlüğünü bir reklamla keserseniz, aylar, bazen yıllar süren emeği bir anda boşa çıkarmış olursunuz. Tamam, reklam yönetmeliği belli aralıklarla reklama izin veriyor. Yani filmi yayınlayan kanalın, canı istediği zaman reklamı girme ya da geciktirme lüksü yok. Ama hiç olmazsa drama bütünlüğü olan yayınlarda, yani diziler ve filmlerde bir esneklik sağlanamaz mı? Hatırlıyorum da yıllar önce ünlü bir İtalyan yönetmen, filminin en can alıcı sahnesine reklam giren RAI kanalını dava etmiş ve mahkemeyi kazanıp, tazminat almıştı. Bu olaydan sonra RAI, yeni bir reklam düzenlemesine gitmek zorunda kalmıştı. Bakalım biz "muasır medeniyetler seviyesine" ne zaman erişeceğiz...