29 Ekim'de neredeyse tüm gündüz kuşağı programlarında
Cumhuriyet Bayramı coşkusu yaşandı. Kimi son derece iyi hazırlanmış, dolu dolu bir içerikle izleyicinin karşısındaydı, kimi de adeta yasak savmak için... İzlediğim programlar içinde en doyurucu olanlardan biri de
Show TV ekranlarında
Alişan ile
Özlem Yıldız'ın birlikte sundukları
"Her Şey Dahil"di. Önce
Müşerref Tezcan'dan
"Türkiyem Cennetim" şarkısını dinledik. Ardından
"Latife" oyunundaki göz kamaştıran performansıyla sadece bizleri değil, tüm dünyayı kendine hayran bırakan tiyatro sanatçısı
Dilek Türker girdi stüdyoya... Öyle bir anlattı ki
Mustafa Kemal Atatürk'ü,
Latife Hanım'ı ve
Cumhuriyet'i, adeta o ölümsüz destanı yeniden yazdı. Tıpkı
Türker'in o muhteşem oyununda olduğu gibi içimdeki
Cumhuriyet çocuğunun hazırola geçtiğini, kalp atışlarının yükseldiğini hissettim. Ve sonra
Mustafa Kemal'in
Çanakkale Savaşı sırasında ikamet ettiği
Bigalı Köyü'ne canlı bağlantı yapıldı. Muhabir, pek az kişi tarafından bilinen o köyü ve
Atatürk'ün konakladığı evi tanıttı. Evde bir gelinlik ve bir damat kıyafeti vardı. Köydeki gelin ve damatlar düğünlerinde bu kıyafetleri giyerlermiş. Hepsi, sırayla, aynı kıyafeti... Çünkü yokluğun, insanların iliklerine işlediği o yıllarda köyde başka gelinlik ve damatlık yokmuş... Bitmedi... Bir de hikaye anlattı muhabir:
Çanakkale Savaşı yıllarında köyün kadınları, yaralıları tedavi etmek için el ele, gönül gönüle vermişler. Elbiselerinden yırttıkları bezlerle gazilere pansuman yapmışlar. Olay duyulunca, hizmetlerine karşılık, köyün kadınlarına maaş bağlanması teklif edilmiş. Gururlu kadınlarımız,
"O para vatan savunmasına lâzım. İstemeyiz" demişler. Bunun üzerine askerler, namlularından kestikleri halkalardan yüzük yapıp, üzerine de yazılar işleyerek, köyün kadınlarına armağan etmişler. Kadınlar bu yüzükleri de satıp, askere malzeme göndermişler... Onca yokluğun içinde kurulan
Cumhuriyet'i, bugün bunca varlığın ortasında müdafaa edemeyeceksek, yuh olsun bize!..