Dün yazdım ya hani, "Festival filmi diye bir şey icat ettik ve halkı sinemadan uzaklaştırdık" diye... İşin bir başka tehlikesi daha var. Bugün de onu anlatacağım. Efendim, günlerdir Antalya'da festival filmlerini izliyorum. Bir-ikisi dışında neredeyse tümü insanın içine kasvet salan konu ve görüntüleriyle bende psikolojik travmaya neden oldu. Zaten Antalya'nın pırıl pırıl güneşinin yerini kara bulutlar ve çılgınca yağan yağmur da alınca, ruhuma iyice kasvet çöktü. Filmler, insan ruhları üzerinde işkence etkisi yaratmak için çekilmiş gibi... Ağızlarda patlayan silahlar, intiharlar, bombalamalar, türlü zulümler, şiddet, şiddet ve yine şiddet... Resmedilen karakterler arasında bir tane "normal" vatandaş yok. Diyaloglar yok denecek kadar az. Bu derin suskunluklara bir de karanlık metaforlar eklenince, bir buçuk saatlik sinema keyfi cidden zulme dönüşüyor. Gösterim sonunda kendilerini dışarıya atan insanlar bir yandan derin derin soluk almaya çabalarken, bir yandan da filmi anlamadıklarını birbirlerine çaktırmamak için hızla salondan uzaklaşıyorlar. Bence gösterim yapılan salonların önünde bekletilen ambulansın içinde acil müdahale için psikiyatrlar da bulundurulmalı. Yoksa bu filmleri art arda izlemek zorunda kalan Antalyalılar'ın el ele tutuşup, topluca falezlerden atlayacaklarından endişe ediyorum... NOT: Filmlerin genelinde "muhteşem" oyunculuk performanslarına şahit oluyorum. Ama bu potansiyel, ne yazık ki yönetmenlerin tuhaf fantezilerine kurban ediliyor.