Erol Evgin nerede, ben oradayım... Komşu otelin roof'unda çalışıyor, damlıyorum. Bir özel gecede sahne alıyor, ne yapıp, edip, gidiyorum. Şovunu defalarca izlememe rağmen, her seferinde zevkten dört köşe oluyorum... Erol Evgin'i bu kez de mezunu olduğu İstanbul Erkek Lisesi'nin 125. kuruluş yıldönümünde sahne aldığı İş Sanat'ta seyrettim. Şov dünyasında kendine yer bulmaya çalışan genç yeteneklere tavsiyem, mutlaka ve mutlaka Erol Evgin'i sahnede izlemeleridir. Zira 40 yıldır zirveye tutunmanın bütün püf noktalarını o sahnede sergiliyor. Yılların fiske bile vuramadığı mükemmel sesinin yanı sıra, enfes Türkçe'si, etkileyici ifade yeteneği ve sımsıcak esprileri ile izleyiciyi daha beşinci dakikada avucunun içine alıyor. Üstelik seyircisini harika bir şekilde onurlandırıyor. Ama iltifatlarını daima "samimiyet" çizgisinde tuttuğu için bu jestler kimseye "yapmacık" gelmiyor. 40 yıllık sanat serüveninde biriktirdiği birbirinden komik, birbirinden şaşırtıcı anekdotları, Cem Yılmaz'a taş çıkartırcasına naklediyor. Nostaljik anılarla eskilerin, günümüze ait değerlendirmeleri ile gençlerin dikkatini sahneye odaklıyor. Bedia Muvahhit'ten Cem Karaca'ya, Barış Manço'dan Zeki Müren'e, Dario Moreno'dan Elvis Presley'e uzanan geniş bir yelpazeyi yüreklerimize doğru sallayıp, gönlümüzü ferahlatıyor. Şov dünyamıza katkıda bulunmuş gerçek sanatçıları, lâyık oldukları şekilde onurlandırıyor. Sanatçı geçinenleri ise o İstanbul Beyefendisi tarzıyla bir güzel ti'ye alıyor. O gece Evgin'in herkesten bugüne kadar özenle saklamaya çalıştığı hayırsever yönünü de lise yöneticilerinden öğrendim. Okuldaki yeni salonun ses ve ışık donanımı için paraları yetmemiş. Ama Erol Evgin'e bir kez telefon etmeleri yetmiş. Anında okulun gösteri salonu en iyi teknik donanıma sahip olmuş. Bir de yeni okul binasının inşaatı sürüyormuş. Erol Evgin, bir dersliğin tüm inşaat masrafını üstlenmiş. insanın, kendini hayata hazırlayan okuluna ve arkadaşlarına bu denli vefa gösterebilmesi için en başta Erol Evgin gibi yüce bir gönle sahip alması gerekiyor. Bilmem ki daha nasıl anlatsam... İşte öyle bir şey...