Geçenlerde sevgili dostum Mesut Yar'ın köşesinde yayınladığı ekrandaki gezi programları listesine bakınca şaşırdım. Ekranlarda bir düzineden fazla seyyah boy gösteriyordu. Çağdaş Evliya Çelebi'lerin toz kaldırdığı televizyon coğrafyasında bu tür programların çoğalmasından yanayım. Zira bunlar haber güvercini gibi. Anadolu'nun ücra köyündeki vatandaşımıza dokunup, bize geri dönüyorlar. Bu programlar sayesinde; dil, din, ırk, mezhep, köken farklılıklarının kötü niyetliler tarafından sıklıkla kaşındığı, kanatıldığı şu günlerde ne kadar kıymetli bir mozaiğin üzerinde dolaştığımız iyice bilinsin istiyorum. Bir de medyanın Türkiye'yi sadece büyük kentlerden ibaret saymasının önüne geçmek için gezi programlarını umut olarak görüyorum. Bu "Nerede akşam, orada sabah" programları içinde avare gezmekle yetinmeyip, gittiği yere hizmet ulaştıranlar da var. Tıpkı Bam Teli ve A Takımı gibi SKY Türk'teki Çağatay Yolda programı da giriştiği sosyal sorumluluk kampanyalarıyla en uzaktakilere bile "bizden" olduklarını hatırlatıyor. Öyle ya, "Gitmesek de, görmesek de o köy bizim köyümüzdür" şarkısı demode oldu... Gitmediğin köy artık senin değil. Başını okşayamadığın, eline kitapdefter tutuşturamadığın çocuk da öyle... Geçen yıl 8 bin 500 kişilik "Çağatay Yolda Ailesi" ile Mardin'in Midyat ilçesi Esentepe İlköğretim Okulu'na çok anlamlı bir yardım kampanyası düzenleyen Çağatay, bu yıl da Güneydoğu'daki okullara birer "bilgisayar odası" kazandırmak için yollara düştü. Bir kaç yıl önce okul açılışları için oralara gitmiş ve yoksul öğrencilerin kendilerine hediye edilen 25 liralık okul çantasını nasıl "bebek gibi" okşayıp, sarılarak evlerine götürdüklerine şahitlik etmiştim. Çağatay gibi yolluk olarak çıkınlarına "insan sevgisi" koyanların yolu hep açık olsun!..