atv'nin yeni yarışması Komşu Komşu'nun giderek küllenmeye yüz tutan komşuluk ilişkilerini yeniden canlandıracak sosyal mesajlarla yüklü olacağını ummuştum. Ama yanılmışım. Zira işin içine "yarışma ruhu" girince, eğri ile doğru birbirine karışıyor. Yarışma belli ki Show'daki Yemekteyiz'den fazlaca etkilenmiş. Kullanılan müziğin türü ve dış sesin tonlamaları bile bu "esinlenmenin" izlerini taşıyor. Apartman sakinleri ise "rollerini" oynamakta güçlük çekiyorlar. Kendilerinin bile inanmadıkları fikirleri savunmak mecburiyetinde kalan apartman sakinleri bazen en sert eleştirileri yaparken bile gülmekten kendilerini alamıyorlar. Geçenlerde yarışmacı aile, müstakbel komşularını yemekte ağırlamıştı. Ev sahibesi tabakları doldurmak için mutfağa gittiğinde masadaki hanımlar hemen kadını eleştirmeye başladılar. "Bir de Adanalı olacak, hani Adana yemekleri?" filan dediler. Yahu komşu seçiyorsunuz, restoran işletmecisi mi? Yok, yok, bu Yemekteyiz yarışması bizim milleti fena bozdu... Asıl içimi acıtan ise işsiz babanın reisliğindeki yarışmacı ailenin, kendilerini komşularına beğendirmek için adeta dört takla atıyor olması... Tamam, anlıyorum, lüks bir dairede iki yıl kira vermeden oturma şansını herkes kolay kolay yakalayamaz. Hele ki ekonomik kriz mağduruysanız... Ama her dakika kendinizi "komşu jürisine" beğendirmek için diken üstünde yaşamak, bazen hiç istemediğiniz şeyleri bile yapmak zorunda kalmak, sahte bir gülümsemenin sürekli dudağınıza yapışıp, kalması kolay kaldırılacak bir yük mü? Ben bir yandan iki çocuklu ailenin "gizli dramına" üzülüyor, bir yandan da apartman sakinlerinin kendilerine biçilen rolü oynamak için takındıkları kibirli tavırlarına sinir oluyorum. Ne demiş atalarımız? "Komşu, komşunun külüne muhtaçtır!" İyi de kimse "Komşunuzu önce muma, sonra küle çevirin" dememiş ki...