Kanaltürk'teki Medyatik başladığından beri ünlülerin iş disiplinleriyle ilgili çok daha önemli veriler elde etmeye başladım. Çünkü onları "çalışırken" bu kadar yakından izleme fırsatı bulamamıştım. Her ünlünün kendine has ilkeleri var. Örneğin; Hülya Avşar adeta bir "dakiklik kraliçesi" gibi... Saatinde, hatta dakikasında geliyor, öngörülen saati bir dakika geçmeden, işini bitirip, stüdyodan ayrılıyor. İpek Tuzcuoğlu gelmeden önce dekoru, oturma düzenini, yönetmeni soruyor. Programın içeriğine ve dekoruna göre kıyafet seçimi yapıyor. Türkan Şoray bir tevazu abidesi. Saçını, makyajını önceden yaptırıp, programa hazır geliyor. Hele "Siyah kostümüm fazla kapatmasın. Sizin dekorunuza uygun, güneş renginde bir şal attım boynuma" deyişini hayat boyu unutmayacağım. Ve Gülben Ergen... İşte onun için ayrı bir paragraf açmak gerekiyor. Hülya Avşar gibi o da özel kuaförü ve makyözü ile birlikte geliyor. Gelmeden önce fotoğrafçısına, güvendiği yönetmenlere, halkla ilişkiler danışmanına en uygun kıyafet, makyaj ve giysi için danışıyor. Her reklam arasında eski yönetmenini, fotoğrafçısını arayıp, "Nasıl görünüyorum?" diye soruyor. Dahası, stüdyoda kendi ışığını kendi kurduruyor. Evet, Gülben Ergen bizim Medyatik'e konuk olmadan önce Kanaltürk'ün, İngiliz BBC ışık direktörleri tarafından kurulan stüdyo ışıklarına ek olarak, özel getirttiği, Kino denilen spotları stüdyonun tavanına astırdı. Programın teknik kurmayları aslında bu duruma biraz alındılar. "Sakın alınmayın" dedim. "Bu, her sanatçıda olması gereken titizliğin bir yansımasıdır. Bu sanatçıların işi, her şeyden önce izleyiciye güzel görünmektir. Gülben Ergen'inki eleştirilecek değil, kutlanacak bir davranıştır." Sonunda onlar da hak verdiler. Evet, boşuna Gülben Ergen olunmuyor...