Bu haftadan itibaren yine futbolla yatıp futbolla kalkacağız. Almanya'da oynanacak 18. Dünya Kupası finalleri nedeniyle... Yoksa "sayesinde..." mi demek daha doğru olur? Dile kolay; 9 Haziran ile 9 Temmuz arasında 64 maç ekranlarımıza gelecek. Biz de fırsat bu fırsat deyip, portre sayfamıza bir 'milli'yi konuk etmeye karar verdik. Çok isterdik bu 'milli'nin bizim millilerden biri olmasını. Örneğin Rüştü'yü, Hakan Şükür'ü, Hasan Şaş'ı ne de keyifle yazardık. Ama 2002 finallerinde dünya üçüncüsü olan Türkiye, okyanusları geçip derede boğulmak misali pisi pisine elemelerde veda edince, bu hevesimiz kursağımızda kaldı. Çaresiz, finallerde top koşturacak bizden birine yönelmek zorunda kaldık. Buyurun huzurlarınızda Hakan Yakın. Almanya yolunda Türkiye'yi çelmeleyen İsviçre Milli Takımı'ndaki Türk yıldız.
***
Telefonu çaldığında Türkiye'de tatildeydi. Havuz kıyısında şezlonga uzanmış, henüz pek yakmayan güneş altında yazın ilk günlerinin keyfini çıkarıyordu. "Ben Köbi," dedi, telefonun öbür ucundaki ses, "seni kadroya aldım, ilk uçakla dön." Hem şaşırdı hem de sevindi. İsviçre Milli Takımı'nın teknik direktörü Köbi Kuhn'un ilk Almanya kadrosunda yoktu. Zaten biraz da o nedenle, gözlerden uzak olmak, gazetecilerin ısrarlı sorularından kaçmak için Türkiye'ye gelmişti. Ne var ki takımın belkemiği gözüyle bakılan genç ve çok başarılı forvet oyuncusu Johan Vonlanthen antrenmanda sol arka adalesi yırtılıp sakatlanınca akla gelen ilk isim o olmuştu. Telefonu kapattıktan sonra bir süre gözlerini gökyüzünde dolaştırdı. Mavi boşlukta... Sonra güneşi seyretti. Çünkü telefonla gelen müjde, onun için üç yıllık tünelin sonu, ışığın görünmesi anlamına geliyordu.
***
Hakan Yakın'ın tünele girişi 2003 Ağustos'unda oldu. Avrupa çapında oyuncu olabilmek için İsviçre dışında arayışlara başlamasıyla. Oysa ağabeyi Murat Yakın'la birlikte oynadığı FC Basel takımının temel direğiydi. İsviçre'nin Portekiz'deki 2004 Avrupa Kupası finallerine kalmasını sağlayan adamdı. Bir yıl önce de yine onun müthiş performansı sayesinde FC Basel, Şampiyonlar Ligi'ne çıkmıştı. Kale dışında sahanın her yerinde oynuyordu. Hem rakibin gollerini önlüyor hem gol attırıyor hem de gol atıyordu. Çok da seviliyordu. 'Formdayken İsviçre'nin en iyi oyuncusu' diye niteleniyordu. 2002-2003 sezonunda yılın futbolcsu seçilmesi de zaten her şeyi anlatmaya yeterliydi. Düşlerini kurduğu teklif Paris Saint-Germain takımından geldi. Vahid Halilhodzic'in çalıştırdığı PSG'den. 1,5 milyon avroluk sözleşme imzaladı. Ama aksilik: Daha ilk antrenmanda sakatlandı. Fıtıktı! PSG yetkilileri, kulüp doktorunun muayenesi sonunda sakatlığın ameliyat gerektirecek kadar ciddi olmadığı görüşüne vardı. Ama o dinlemedi. O sıralar çevresini saran ve onu bir an bile yalnız bırakmayan menajerlerin, danışmanların etkisiyle bıçak altına yattı.
STUTTGART'TAN GALATASARAY'A
PSG'nin yanıtı çok sert oldu. Hemen sözleşmeyi yırtıp İsviçre'ye geri gönderdiler. FC Basel oyuncusuna sahip çıktı ve iki yıllık sözleşme imzaladı. Ama onuru incinmişti. 2004 başında yeni bir teklif gelmesin mi! Bu kez Stuttgart'tan. Ama o macera da uzun sürmeyecekti. Teknik Direktör Matthias Sammer'i eleştirince (Hem de ne eleştiriler. En hafifinden bir örnek verelim: "Bu adam Stuttgart takımını çalıştıracak yetenek ve kapasitede değil!") kadrodan çıkarıldı. Topu topu bir maçta oynayabilmişti. O da 19 dakika! Onu başından savacak yollar arayan Stuttgart'ın imdadına Galatasaray yetişti. Geçen yıl başında 6 aylığına kiraladı. O sıralar Hagi çalıştırıyordu sarı-kırmızılı ekibi. Ve isteği dışında yapılan bu transferden hiç ama hiç memnun olmamıştı. Daha başta yıldızlar barışmayınca, sonu kestirmek güç değil. İki maçta topu topu 22 dakika sahaya çıkabildi. Sonra pek de ciddi olmayan bir sakatlığı bahane edip tedavi için İsviçre'ye gitti. O gidiş. Neler denilmedi ki arkasından. Buyurun size bir seçme. En efendilerinden: "Zaten ağabeyi de 1999 depremi sonrası korktuğunu söyleyerek Fenerbahçe'den kaçmıştı." (İsviçre'nin iyi futbolcuları arasında sayılan ağabeyi Murat Yakın kastediliyor.) "Neredeyse 1,5 yıldır ayağına top değmemiş bir futbolcuyu almak zaten akıl kârı değildi." "Daha bir-iki yıl sonra Türkiye'ye asla gelmeyeceğini söyleyen birini alırsanız olacağı bu."
***
Bir kez daha kürkçü dükkânına dönmüştü Hakan Yakın. Ama şans hâlâ yüzüne gülüyordu: Young Boys takımı hiç düşünmeden onu kadrosuna kattı. 3 yıllığına. Hem de Stuttgart'a 1,5 milyon İsviçre frangı bonservis bedeli ödeyerek. Bu transferin İsviçre basınında yankıları, Galatasaray'dan kaçar gibi ayrılmasından sonra Türk medyasında ve futbol camiasında seslendirilen eleştirilerden hiç de aşağı kalmadı. Ama hep yutkundu, hep alttan aldı: "İsviçre benim evim, vatanım. Çok zor iki yıl geçirdim ama dersimi aldım. Bana biraz anlayış gösterin, futbolla barışmama yardım edin. Onca zamandan sonra ayağıma yeni yeni top değiyor." Futboldan yeniden zevk almaya başlaması kolay olmadı. Sahaya her çıkışında tribünlerden ıslıklar, protestolar yükseliyordu. Ne var ki bu kez kararlıydı; dişini sıkacaktı. Bir zamanlar kendisini ayakta alkışlayan o insanların gönüllerini yeniden fethetmeye çalışacaktı. Başaracaktı. Mutlaka başaracaktı.
***
Başardı da. Başarmakla kalmadı, müthiş bir rövanş da aldı. Hem de kaderin cilvesi, FC Basel karşısında. FC Basel'in İsviçre Süper Ligi'nde şampiyonluğunu ilan etmesi için son iki maçında sadece bir puan alması yetiyordu. Sondan bir önceki maçta Young Boys ile karşı karşıya geldi. Yani Hakan yeni takımıyla eski takımına karşı mücadele ediyordu. İsviçre Milli Takımı'nın Teknik Direktörü Köbi Kuhn'un da dikkatle ve heyecanla izlediği maçı Young Boys 4-2 aldı. Hakan'ın olağanüstü oyunuyla. Bir gol atıp, iki golün de asistliğini yapmasıyla.
'ÇİFTE TAÇLI KRAL' DİYE ANILDI
FC Basel son haftaya en yakın takipçisi FC Zurich ile kafa kafaya girdi. Son maçta ikisi karşı karşıya geldi. Ne var ki Young Boys şokunu atlatamayan FC Basel evinde yaptığı düelloda rakibinin uzatmalarda attığı golle sahadan 2-1 yenik ayrıldı. Hakan Yakın artık 'Çifte taçlı kral' diye anılıyordu. Hem eski takımını şampiyonluktan etmiş hem de yeni takımını tarihinde ilk kez UEFA Kupası'na taşımıştı. Ve mutluluğunu paylaştığı ilk kişi annesi olmuştu. Her şeyini borçlu olduğu annesi... Buna rağmen Köbi onu milli takıma çağırmadı, "Bana göre henüz tam formda değil,'' dedi. Hakan da eşini ve çocuğunu alıp Türkiye'ye uçtu. Tatil için. İsviçre basınına verdiği son demeçte, "Göreceksiniz, Almanya'daki finallerde oynayacağım,'' dedi, kendinden emin ekledi: "Köbi bana ihtiyaç duyarsa, hangi numaradan arayacağını biliyor.'' Dediği çıktı. Sadece 10 gün sonra beklediği telefon geldi: "Dön...'' Biz bu satırları yazarken, dünyanın en ünlü spor kanalı, İsviçre'nin Almanya için hazırlık karşılaşmalarından birini naklen yayınlıyordu. 1-1 biten İtalya maçını. Hakan, maçın 61'inci dakikasında oyuna girince, stadı dolduran 30 bin seyirci ayakta alkışladı. Onun için bu, rüzgâra kapılmış kuru yaprak gibi savrulduğu üç yıllık kabusun sonu anlamına geliyordu. Hafifçe nemlenen gözlerini sildikten sonra seyircileri selamladı ve kendini oyunun akışına bıraktı.
***
Hakan Yakın, 22 Şubat 1977'de Basel kantonunun Münchenstein kasabasında bir gurbetçi ailenin küçük oğlu olarak dünyaya geldi. 15 Eylül 1974 doğumlu ağabeyi Murat Yakın ondan 2,5 yaş kadar büyüktü. 1980'de annesi ile babası boşandı. Hakan'a tabii Murat'a da-ailenin büyüğü olarak kol kanat geren, hatta babalık yapan üvey ağabeyleri Ertan İrızık oldu. Annesi Emine'nin ilk evliliğinden olan oğlu. Yakın kardeşlere Ertan sadece babayı aratmamakla kalmadı, futbolu da çok küçük yaşlarında sevdirdi. Çünkü o da meşin topa bayılıyordu. Ve de ailenin yetiştirdiği ilk futbolcuydu. Birinci ligde top koşturmuştu. Bugün bile Murat ama özellikle de Hakan Yakın'ın kalbinde Ertan İrızık'ın özel yeri var. Hayatında da... Ona danışmadan hiçbir şey yapmıyor. Özellikle transferlerinde. Ondan söz ederken gözleri parlıyor, "Ertan ağabey hem Murat'ın hem de benim yolumu açtı. Onunla her derdimizi açıkça konuşabildik. Çok da iyi bir oyuncuydu. Hiçbir zaman menajeri olmadı, sözleşmelerinin pazarlığını hep kendisi yürüttü," diyor.
***
İsviçre basınına bakarsanız, Hakan Yakın maçlarda teknik direktöründen çok annesinin verdiği taktikleri uyguluyor. Ya da önemsiyor. Öylesine etkili. Zaten o da bunu inkâr etmiyor: "Annemin hoşgörüsü ve sabrı olmasaydı, asla bugünlere gelemezdik. Ne Murat ağabeyim ne de ben. Küçüklüğümüzden beri bize hep anlayışlı davrandı. Örneğin akşam okuldan geldiğimizde ve futbol oynamak istediğimizde, diğer anneler gibi 'Önce ödevlerinizi yapın,' demedi. Tam tersine, 'Peki evlatlarım, ödevlerinizi oyun dönüşü yaparsınız' diyerek bizi teşvik etti. Galiba futbol sayesinde ailemizin bir yerlere gelebileceğini sezmişti. Sadece parasal olarak değil, İsviçre toplumuyla entegrasyon açısından da. Bize hiç baskı yapmadı, tam tersine yolumuzu bulmamız için rehberlik görevini üstlendi."
ANNESİ ONUN HER ŞEYİ
Emine Yakın oğulları sayesinde İsviçre'nin en ünlüleri arasında girdi. Çünkü Murat'ın ama özellikle de Hakan Yakın'ın maçlarında o her zaman tribünde. Sadece maçlarda olsa neyse; antrenmanlarda da! Onun bisikletine atlayıp çocuklarının idmanını izlemek için sahaya giderken çekilen fotoğrafları İsviçre basınında kim bilir kaç kez yayınlandı. Dahası, Hakan Yakın'ın PSG'ye transfer olmasının kesinleştiği günlerce FC Basel takımı taraftarları tribünlerde "Annen olmadan Paris'te nasıl yaşayacaksın?" pankartları açarak caydırmaya çalıştı. O da gülümseme ve hüzün karışımı bir ifadeyle "Zor olacağını biliyorum," yanıtını verdi. Zor değil imkânsız olduğu da PSG formasıyla tek maç yapmadan dönmesiyle ortaya çıktı.
***
Hakan Yakın, 1998'de İsviçre Güzellik Kraliçesi Yarışması finalistlerinden Tanja Gutmann ile evli. Çok mutlular. 2,5 yaşında bir kızları var. Emine Hanım gibi Tanja da Hakan'ın adeta gölgesi. Ailenin dostlarına bakarsanız, artık 29'unda olan futbolcunun olgunlaşmasında ve daha soğukkanlı davranmasında onun çok büyük payı var. Zira Hakan Yakın'ın son zamanlara kadar bir özelliği de sahada çok sert oynamasıydı. Hani, 'Vurunca kemik sesi getiren' dedikleri cinsten. Artık değil. İddiaya göre, Tanja'nın ısrarlı telkinleri sayesinde. Dünya Kupası finallerinde onu yakından izleyin. 1,5 yıl önceki İstanbul günlerine göre çok ama çok değişmiş bir Hakan Yakın göreceksiniz. Ve eminim, çok seveceksiniz.