Benimki sadece öneri. Yerinizde olsam, bu yazıyı okumaya başlamadan önce müzik setine ya da kasetçalara Baba filminin müziğini koyardım. Nino Rota'nın ezgilerini. Ben yazarken öyle yaptım. Çünkü bugün portremiz Marlon Brando'nun canlandırdığı Baba Don Vito Corleone'nin soyadı olarak seçtiği kasabanın yetiştirdiği bir "Babalar Babası." Sicilya'nın en önemli yerleşim birimi ya da merkezi Palermo'ya bağlı bir kasaba olan sarp bir dağın eteklerine tünemiş, zeytin ağaçları ve bağlarla çevrili Corleone, sözcüğün tam anlamıyla bir "Baba" yatağı. İtalyan mafyasının son yarım yüzyıldaki en büyük ve de en acımasız şefleri -ki gerek Baba'nın yazarı Mario Puzo gerekse senaristi ve yönetmeni... Francis Ford Coppola çoğunu yakından tanıdılar- "Mafyanın Disneyland'ı" denilen bu bölgeden çıktı: Michele Navara, Luciano Liggio, Salvatore Riina, Leoluca Bagarella, Bernardo Brusca, Giovanni Brusca ve Berdardo Provenzano... Portremiz, bu zincirin son halkası: Bernardo Provenzano. Yani "Taşralı Bernardo".
* İtalya'da Silvio Berlusconi'nin birkaç bin oyla iktidarı yitirdiği genel seçimlerin hemen ertesi günü,11 Nisan'da önce ajanslar, daha sonra televizyonlar bir "flaş" haber geçti: "Corleone hayaleti yakalandı." Hem de doğduğu yerde, Corleone'de. "Hayalet" demekte haklıydı İtalyan basını, çünkü Provenzano, "Capo di tutti capi", yani "Babaların Babası" seçildiği, bir başka deyişle, tüm mafya grupları ya da ailelerinin patronluğuna getirildiği 1993'ten bu yana aranıyordu. Dahası, tutuklama emri çok daha eski yıllara, 1959'a kadar gidiyordu. Zaten güvenlik güçlerinin elindeki son fotoğrafı da o tarihten kalmaydı. 1959 Eylül'ünden. 47 yıl öncesinden. 73 yaşındaki babanın ele avuca sığmadığı, tabancasının ölüm kustuğu gençlik döneminden.
* 31 Ocak 1933'te Corleone'de dünyaya gelen Provenzano, yedi yaşında, yani daha ilkokul birinci sınıfta öğrenimini noktaladı. Mafyaya girecekti! Önce mahalle arkadaşlarıyla çetecilik oynadı, biraz palazlanınca örgütte staja başladı. Kısaydı. Sadece 1.64 boyunda. Ama o küçücük vücudu baştan aşağı kas ve adaleydi. Acımasızdı. Vahşiydi. Sözlüğünde merhamet ve af kelimeleri yazmıyordu. Gözünükırpmadan adam öldürmeye hazırdı. Öldürüyordu da. O nedenle örgütte "U Tratturi" (Traktör) namıyla, yani önüne çıkanı ezip geçmesiyle kısa sürede ünlendi. O dönemde, 1958'den beri, ailelerin seçtiği ilk "Capo di tutti capi" olan Salvatore Greco vardı mafyaların ortak yönetim konseyinin başında. Bernardo Provenzano'nun tetiğe her basmasıyla örgütte bir basamak yükselmesi işte onun döneminde başladı. 1963'te Greco'nun yerine geçen Luciano Liggio'nun yönetiminde devam etti. Liggio ondan korkuyor, sayıyor ama sevmiyordu. Hatta Provenzano'dan "Attığını vurmasına hayranım ama ne yazık ki, kafatasının içinde bir tavuk beyni var" diye söz ettiği anlatılır. Taşralı Berdardo bu keskin nişancılığına 1963 Mayıs'ında gölge düşürdü. Rakip bir mafya örgütünden olan ve hesabını görmesi istenen bir avını ya da kurbanını ıskaladı. Ama polis silahlı saldırıyı onun yaptığını belirledi. Bu, Provenzano için kaçmak, saklanmak, yeraltına inmek anlamına geliyordu. 1963 Eylül'ünde kaçak hayatı başladığında polisteki dosyasında üstünkörü birkaç not ya da satır vardı sadece: Boyu 1.64, kilosu 68 civarı, boynunda bir yara izi bulunuyor. Ve bir de esmer, adaleli, gözlerinde merhametin zerresi olmayan bir gençlik fotoğrafı iliştirilmişti.
O KOLTUKTA KİMLER OTURMADI
Polis onun hakkında pek bilgiye sahip değildi ama mafyada namı yürüyordu. Hele 1982'de Salvatore Riina'nın "Babalar babası" olmasından sonra. Liggio ile Riina arasında o koltukta oturanları da sayalım: 1974-1976 yıllarında Gaetano Badalamenti, 1976-1982 döneminde Michele Toto Greco. "Vahşi hayvan" diye ünlenen Riina, 1982 sonlarına doğru Greco'nun yerine seçildi. (16 Kasım 1930 doğumlu olan Navarro'- nun bir lakabı da kısa boyundan ötürü 'küçük'tü. Ama yüzüne karşı kimse ona bu takma adlarla seslenmeye cesaret edemezdi. Eden idam fermanını da imzalamış olurdu. Cahil, içgüdüleriyle hareket eden Navarro gücünü kabul ettirmek için 1980'- ler boyunca rakip mafyalara karşı acımasız bir kampanya yürüttü. Bizzat canını aldıklarının sayısını kendisi de hatırlamıyordu. Özellikle elleriyle boğarak öldürmekten büyük zevk duyuyordu. Mafya içi hesaplaşmayı 1990'larda devlet görevlilerine, öncelikle de polislere ve yargı mensuplarına karşı açtığı savaş izledi. Hem mafya örgütlenmesini hem de siyasetteki, iş dünyasındaki uzantılarını ilk kez çözen iki yargıcı Giovanni Falcone ile Paola Borsellino'yu peş peşe öldürtmesi bardağı taşıran damla oldu. Tonlarca dinamitin patlatıldığı bu cinayetler sadece Sicilya'yı değil, tüm İtalya'yı ayağa kaldırdı. Müthiş bir insan avı başlatıldı. Ve 15 Ocak 1993'te Toto Riina, bir muhbirin verdiği bilgi sayesinde otomobilinde şoförüyle birlikte kıskıvrak yakalandı. Muhbir, şoförü Balduccio di Maggio'ydu. Örgüt daha sonra intikam için Maggio'nun ailesinden birçok kişiyi öldürecekti. Navarro hâlâ hayatta. Son derece sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı bir cezaevinin tek kişilik hücresinde ancak ölümüyle bitecek cezasını doldurmaya çalışıyor. Tamamen tecrit edilmiş hücresinde 2003'te iki kez kalp krizi geçirdi. İkisini de atlatmayı başardı.) Navarro'nun yakalanmasıyla boşalan "Babalar babası" koltuğuna mafya ailelerinin uzun pazarlıklar sonucu uzlaştığı Bernardo Provenzano oturtuldu. İlkokul birinci sınıfından terk bir yarı cahildi ama olağandışı taktik ve strateji ustasıydı. O güne kadar gücünü cinayetlere ve oluk oluk akan kana dayandıran mafyanın politikalarını temelden değiştirdi. Artık 'soft' olacaklardı. Yani 'yumuşak güç'. Yani? Onun ifadesiyle "Derin sulara dalacaklardı." Cinayetler, adam temizlemeler bitecekti. Bu sert yöntemlerin yerini mafyanın kamuoyundan düşmesini sağlayacak, toplumda kaybolma politikaları alacaktı. Hastanelerden süpermarketlere kadar ticari işletmeler kurmak, inşaat sektörüne girmek, kamu ihalelerine katılmak veya komisyon almak, her türlü kaçakçılığı yapmak. Ayrıca örgütün otoritesini göstermek için Sicilya'da haraca bağlanmamış kimse bırakmamak. (Şöyle diyordu: "Rakamı küçük tutun ama herkesin ödemesini sağlayın.") Bunlara ek olarak siyasetçi sınıfına çengel atmak, zayıf karakterlilerini satın almak. Kısacası Provenzano ile mafya burjuvalaşıyordu, sermaye sınıfının bir parçası haline geliyordu. Yılda 100 milyar avroyu aşan iş hacmiyle!
CORLEONE'DE BÜYÜK TUZAK
Ama bu başdöndürücü imparatorluğu yöneten ve gıyabında yapılan mahkemelerde birçok kez müebbet hapse mahkum edilen adam ortalıkta yoktu. Polis bırakın kendisine ulaşmayı, yakın tarihlerde çekilmiş bir fotoğrafını bile bulamıyordu. Sadece Corleone kasabası merkezli, pek de geniş olmayan bir bölgede saklandığını tahmin ediyordu. Tavşanın suyunun suyu denecek kadar önemsiz muhbirlerin verdikleri bilgilere dayanarak. Kasabanın çevresinde kuş uçurtmuyor, herkesin ama herkesin nefes alışlarını bile dinliyordu. Boşuna... Onun yakalanmasını sağlayacak bilgi verenlere vaat edilen servet boyutlarında ödül vaat edildi. Yine boşuna... Çünkü Bernardo Provenzano örgütüyle haberleşmek, talimatlarını ulaştırmak için modern iletişim teknolojilerinden asla yararlanmıyordu... Ne sabit ve/veya cep telefonu vardı ne de faks, internet, e-mail... Ortaçağ'ın haberleşme yöntemini ya da sistemini diriltmişti. Ama izleri karıştırmak için iyice karmaşık hale getirerek. Şöyle: Çok eski model bir daktiloda notlarını yazıyordu. Sonra onları bellenmiş bir yerdeki bir taşın altına bırakıyordu. Mafya postacısı oradan alıyor, daha ötedeki bir taşın altına gizliyordu. Oradan yine bir postacı alıyor, birkaç yüz metre ötedeki bir taşın altına sıkıştırıyordu. Öyle öyle not günler sonra alıcısının posta kutusu diyebileceğimiz taşın altına ulaşıyordu. Daha önemlisi bu postacılar asla karşılaşmıyorlar, birbirlerini tanımıyorlardı.
* Provenzano'nun bir kozu daha vardı: Dışarıya bağımlı değildi. Beslediği keçilerin sütünden yaptığı peynir ve kovanlarındaki bal onun beslenmesine yetiyordu. Talimatlarıyla örgütün kasasını tıka basa doldurmasına rağmen, paraya düşkün değildi. O kadar ki 1993 başında prostat kanseri epey ilerleyince Corleone'li bir fırıncının kimliğiyle Marsilya'daki bir klinikte olduğu ameliyatın faturasını İtalya sosyal güvenlik sistemine ödetmişti. Uçaktan nefret ettiği, deniz yolculuğu da midesini bulandırdığı için karayoluyla gidip gelmişti Marsilya'ya. Yeğeni Carmelo Gariffo'nun eşliğinde (Biz bu yazıyı tamamlarken, onun da tutuklandığı haberi geldi.) İtalyan polisi bu bilgiye ulaşınca, kliniğin hastabakıcılarının tanıklığına başvurmanın bir yolunu aradı. Sonunda o 1959 tarihli fotoğrafı bilgisayarda yaşlandırdı. Klinik görevlileri o sanal yaşlıyı görünce, "Aaaa geçenlerde bizde yatan Sicilyalı amca bu" dediler. Polisler de derin bir "oh" çektiler. Doğru iz üstündeydiler. Nihayet.
* Silvio Berlusconi hükümetinin pek derdi değildi Provenzano'nun yakalanması ama polis konuyu 'Onur sorunu' haline getirdi. Geçen yıl başında Corleone çevresine kameralar yerleştirdi. Gece karanlığında görmeyi sağlayacak termal kameralar da. Onlar sayesinde kasabanın dar ve sarp sokaklarında kaybolan trafiği bir ucundan yakalamayı başardılar. Yani bir taş altından öbürüne taşınan notları, kuru temizleyici dükkanı işleten karısının Provenzano'ya gönderdiği meyve veya çamaşır paketlerinin izlediği uzun güzergahı... Son zamanlarda kameralara bir çoban takıldı. Çeşitli yerlere paketler bırakıyor veya bırakılmış paketleri alıyordu. Ama bu paketlerin hepsi de sonunda ıssız vadideki bir kulübeye ulaşıyordu.
* Ve doğal güzelliği insanı büyüleyen o vadiye yeni yeni açmakta olan papatyalar ve gelinciklerle ilkbaharın 'merhaba' dediği 11 Nisan sabahı, epeyce takviye almış polis timleri dışarıdan 'metruk' izlenimi veren kulübeyi bastı. Kapıyı kırıp içeri girdiklerinde yaşlı bir adam daktilosuna taktığı A-4 ebadının yarısı kadar bir kağıda bir şeyler yazmakla meşguldü. Masada, yine daktilodan çıkmış, hepsi de imla hatasıyla dolu -ilkokul birinci sınıftan terk biri için hiç de şaşırtıcı değilbirkaç not daha bulunuyordu: Haracını aksatmış bir esnafın kulağının çekilmesiyle ilgili uyarı, örgütün kasasındaki nakit fazlasının nasıl değerlendirileceğini ilişkin talimat, gönderdiği lezzetli börekler için karısına teşekkür yazısı. Tabii bir de yardımcılarına talimatlar. Ki hiçbir zaman ellerine ulaşmayacak. Elleri kelepçelenirken tek cümle çıktı ağzından: "Ne yaptığınızın farkında değilsiniz." İtalya'nın en çok aranan adamı unvanını 40 yılı aşkın süre boyunca kimseye kaptırmayan Bernardo Provenzano şimdi Palermo'da. Kuşların bile üstünden geçmeye cesaret edemedikleri olağanüstü güvenlikli cezaevinin tecrit edilmiş bir hücresinde. Dışarıda ise mafya onun halefini arıyor. İki adaydan söz ediliyor: Salvatore Lo Piccolo ve Messina Denaro. Ama Corleone kahvelerindeki sohbetlerde ikisinin de Bernardo Provenzano'nun tırnağı bile etmeyeceği söyleniyor sonra kafa sallanıyor: "İkisi de Baba olamaz. Hele Babalar Babası asla." Bakalım, Provenzano'nun yerine geçecek adamın portresini ne zaman yazacağız. Tabii değerse...