Sevgili Kemal... Ne oldu ne bitti, söylendiği gibi sahiden yaşamına mı kıydın, öyleyse nasıl yaptın bunu? Senin gibi hayatı seven, senin kadar donanımlı, sendeki bilgi birikimine ve hayat deneyimine sahip biri bunu yapar mı? Bir büyük yanlışlık mı bu, bir kötü şaka mı, ayakta gördüğümüz bir kabus mu? Kemal Suman'ı o kadar uzun zamandır, o kadar çok yerden tanıyorum ki... Galatasaray'dan değil: Ben ondan üç yıl önce mezun olmuş olmalıyım. Ama 1961'de başladığım tercüman-rehberlik hayatımda çok sık karşıma çıktı. Öncelikle bir Fransızca rehber olarak, hem de en iyilerinden... Sonra birlikte rehberlerin kurduğu Net Turizm'in kurucu üyelerinden olduk. O daha sonra yönetimde görev aldı. İstanbul ya da Anadolu turlarında rastlaşır ve söyleşirdik. Benim tanıdığım en 'kafa dengi', en çağdaş Galatasaraylılardan biriydi. Daha sonra Retur seyahat acentesini kurdu ve 1975'ten günümüze yönetim kurulu başkanlığını sürdürdü. Sanattan anlardı: Ressam bir eşi vardı, kendisi de Tombak, Antik Dekor gibi dergilerde yazardı. Yazarlığı ciddiydi. En azından üç kitabını biliyorum. Bunlardan biri Galatasaray anıları üzerinedir: Bitmeyen Mektep adıyla... Ki benden de minik bir yazı istemişti. En son, Kah Orada Kah Burada adıyla rehberlik anılarını yazmıştı (Remzi Kitabevi). Benim de yıllardır isteyip yapamadığım şey... Kemal Suman, bir gönül adamı, bir kültür ve yaşam ustası, kendine göre bir bilgeydi. Tam 70 yaşında gelen beklenmedik ölümü (1942 doğumluydu), beni çok şaşırttı, çok üzdü, çok yaraladı. Ona rahmet, ailesine, turizm ve Galatasaray camialarına sabır diliyorum.