İki Tim Burton, iki Joel Schumacher, iki de Christopher Nolan filminden sonra, modern çağlar Batmani'nin macerası bu yedinci filmle sona eriyor. Hem de kesin biçimde: Çünkü Batman bir kez daha Gotham/ New York kentini, bu kez çılgın bir katilin ölümcül bombasıyla yok olmaktan kurtarıyor. Ama hayatı pahasına... Allah rahmet eylesin ya da o dine daha uygun biçimde, toprağı bol olsun diyelim... Benim açımdan sonuç değişmiyor. Son dönemde, bütün o seriye dönüşmüş ünlü filmlerin son bölümlerinden düş kırıklığına uğradım. En son
Örümcek Adam ve de bu filmde... Bunlara seri değilse de Tim Burton- Johnny Depp arasındaki efsanevi işbirliğinin son ürünü olan
Dark Shadows- Karanlık Gölgeler de eklenebilir. Bu film için ne denebilir? Öncelikle, çok uzun, çok karanlık, çok karmaşık, çok geveze, çok gürültülü ve çok şiddet yüklü olduğu... Tek sözcükle, çok iddialı olduğu. Nolan, bitmiş sayılan bir diziye 2005'de
Batman Begins- Batman Başlıyor ve bunu izleyen
The Dark Knight- Kara Şövalye ile yaptığı inanılmaz gençlik aşısının başarısından başı dönmüş bir halde, seriye öyle bir final yapmayı tasarlamış ki... Dur-durak bilmesin, tadından yenmesin, fondaki müzik hiç kesilmesin, kahramanlar hiç susmasın... Bir aksiyon filminin görüp göreceği en geveze senaryo kadar, Hans Zimmer'in filmin tam 164 dakikasına, bir saniye boşluk bırakmadan döşediği müzik ise, insana "Sessizlik, ne olur biraz sessizlik!" diye bağırma arzusu veriyor. Böylece Batman en gösterişli, ama belki en kof serüvenini yaşıyor. Adım başı bir ünlünün gözüktüğü filmde, Michael Caine kusursuz İngiliz uşak rolünde yine mükemmel. Morgan Freeman biraz şaşkın, Gary Oldman ise filmin çoğunu hastane yatağında geçiriyor! Yine önceki filmden 'müdevver' Liam Neeson ve Cillian Murphy'yi şöyle bir görüyoruz. Marion Cotillard'ın bu role getirilmesinin sebeb-i hikmeti ancak finalde anlaşılıyor. Anne Hathaway, Catwoman rolünde çok dekoratif, ama Michelle Pfeiffer'ı, hatta Halle Berry'yi unutturamıyor. Filmin gerçek kötüsü Bane ise bence en büyük fiyasko. Çünkü bir film boyu, üstelik sürekli konuşan bir kötü adamı, yüzünün tam ortasına yerleşmiş kapan/maske karışımı demir yığını nedeniyle görememek gerçek bir işkence... Hele vaktiyle Jack Nicholson veya Heath Ledger tarafından oynanmış Joker'i hatırlayınca, burada Tom Hardy'ye gerçekten haksızlık yapıldığı ortaya çıkıyor.
FAZLA ŞİDDET RAHATSIZ EDİYOR
Ama teselli armağanları da var. Özellikle kalabalık aksiyon sahnelerinde... Örneğin stadyum, borsa veya kent sokaklarında geçen tüm bölümler çok iyi çekilmiş. Ancak karanlık tonların seçimi kimi zaman seyri zorlaştırıyor. Benim favori sahnemse, yaralı-bereli bir Batman'in lanetli bir avuç insanın atıldığı kuyudan çıkma sahnesi... Film sonuç olarak bu tür hikayelerde çok moda olduğu gibi, kahramanlarının geçmişlerine, çocukluklarına dek iniyor. İyiyle kötünün mücadelesi, öykünün tam göbeğine yerleşiyor. Ve onca fantezi içinde, yine ABD usülü yaşamın ve siyasetin ipliği pazara çıkarılıyor. Tüm bunlarda belli bir yorgunluk ve eskimişlik duygusuyla birlikte. Ancak belki en vahim olanı, o sürekli şiddet. Örneğin o borsadaki katliam ve benzeri sahneler, çağdaş ABD'deki bitmeyen şiddeti hatılatıyor ve bu, bizzat filmin galasında yaşanan trajediyle birleşerek, insanı hayli tedirgin ediyor. Umarım ki bu, özellikle Amerika'da daha da güçlü biçimde hissedilsin...
KARA ŞÖVALYE YÜKSELİYOR (The Dark Knight Rises) **
Yönetmen: Christopher Nolan/ Senaryo: C. Nolan, Jonathan Nolan/ Görüntü: Wally Pfister/ Müzik: Hans Zimmer/ Oyuncular: Christian Bale, Michael Caine, Gary Oldman, Marion Cotillard, Anne Hathaway, Joseph Gordon-Lewitt, Tom Hardy, Morgan Freeman, Matthew Modine, Ben Mendelsohn, Tom Conti, William Devane Warner Bros filmi
HAFTANIN YILDIZ TABLOSU
BU DANS SENİN ***
DEDEKTİF DEE- GİZEMLİ ALEV ***
AŞK SANATI ***
BUZ DEVRİ- 4 ***
SERT RÜZGARLAR ***
İNANILMAZ ÖRÜMCEK ADAM **
ÇERNOBİL'İN SIRLARI **
CAN YOLDAŞIM **