Son kültür tartışmalarında hep aynı şey söyleniyor: "Ben aslında o yazarı çok severim, ben o yönetmenin filmlerine bayılırım..." Peki, sonra? Sonra koyver gitsin! Eleştirinin dozu en yükseklere tırmanıyor, hakaretler üst üste yığılıyor, insaf kelimesi, unutularak veryansın ediliyor. Tam Türk usulü bir tavır... Oysa sanat eseri önemlidir, hatta yaşamsaldır. Bir kitaba, bir şiire, bir besteye, bir filme gerçekten âşık olanlar, o sanatçıya artık ömür boyu belli bir empatiyle yaklaşmak, ona karşı belli bir hoşgörü ve anlayış zırhına bürünmek durumundadır. Sanat, hayatın kıyısında büzülüp kalmış bir yan etkinlik değil, kimi zaman hayatın kendisidir. Yani bizim gibi sanata gerçekten gönül vermiş olanlar için demek istiyorum. Ötekiler, çakma sanatseverlerdir, kitaplarını okumadıkları yazarlara söver, filmlerini görmedikleri yönetmenlere geçirirler. Biraz suret-i haktan gözükmek için bir kitabı, bir filmi anmaları tümüyle numaradır, sakın kanmayın! Örneğin son yılların tartışmaları arasında ben, Yaşar Kemal'e filan veya falan yerde ettiği sözler nedeniyle saldırırken, onun romanlarını 'çok uzun' bulduğu için okumadığını söyleyenlere rastladım. Benzer şeyler Orhan Pamuk'un başına geldiğinde, onu 'başlayıp bitiremediğini' açıkça itiraf edenler, onu eleştirmekte duraksamadılar. Hatta sıra Can Dündar'a geldiğinde, onun Veda filmini görmek istemediklerini söyleyenler arasında filmi en ağır biçimde eleştirenler oldu. Evet, bir filmi görmeden, hakkında yazılanlar üzerinden eleştirmek... Ne denebilir? Son tartışmalar da öyle oldu. Örneğin Polanski'ye saldıran 'aşk romanları yazarı', aşağı yukarı "Ben onun Kiracı filmini pek severim," dedi. (Kiracı olduğunu sanıyorum, yanılıyorsam özür dilerim). Peki ama Çin Mahallesi'ne oldu, Rosemary'nin Bebeği'ni unuttu mu, ilk başyapıtı olan Sudaki Bıçak'ı duymadı mı? Ya Oscar alan holokost destanı Piyanist? Tümünü gerçekten görüp tadına varmış olsa, saldırısı da daha ölçülü olurdu. Benzer şeyler Kusturica tartışmaları için de söylenebilir. Ben büyük sanatçıları sütten çıkmış kaşık gibi görelim demiyorum. Onlar da insanoğlunun tüm zaaflarını, günahlarını ve düşkünlüklerini taşırlar elbette... Bizlerden farklı yaratılmış değillerdir. Ama onları eleştirirken, sanatı seven ve onların ürünlerini bilip izleyenlerle, hiç takmayanlar arasında mutlaka önemli farklar oluşuyor. Bari çakma sanatseverler aradan çıksa da, akla karayı daha iyi ayırsak...