Çarşamba gecesi Pera Palas'ta bir cinayet işlendi. Hem de gözümüzün önünde...Bir cinayete hiç bu kadar yakından tanık olmamıştım. 'Maktul' hemen yanımızdaki masada, baş şüpheliyse yanıbaşımızdaydı. Allah'tan dedektif Manolya hanım (nam-ı diğer Şenay Gürler!) bizim masadaydı. Meseleye hemen el koydu ve katili kısa sürede yakaladı! Bu 'cinai oyun', Pera Palas'ın üç yıllık onarımdan sonra hayata dönüşü ve aynı gecede ünlü polisiye yazarı Agatha Christie'nin doğumunun 120. yılının kutlanması sırasında oynandı. TPerformans adlı 'trup'un oyuncuları tarafından... Shakespeare'den sonra en çok okunan yazar olan İngiliz 'cinayetler kıraliçesi'nin 120. yıldönümü tüm dünyada kutlanıyordu, ama bizdekinin ayrı bir önemi vardı. Çünkü Christie vaktiyle gelip bu otelde kalmıştı. Üstelik İstanbul'da geçirdiği o 11 günde ne yaptığı hiç bilinmiyordu ve bu onun en esrarlı dönemiydi. Bu nedenle, konuklar arasında torunu Mathew Prichard ve onun üzerine ilginç bir kitap yazmış olan İrlandalı yazar John Curran da vardı. Kısa konuşmalarla yazarı anlattılar. Bize de, çığlık atan figüran rolü düştü. Ve sanırım iyi oynadık. Özellikle yanıbaşımda oturan adli tıp uzmanı ve yazarı Sevil Atasoy'la birlikte.. Bu konuşmalarla öğrendik veya hatırladık: Christie İngiltere'de halkın yüzde 97'sinin tanıdığı, her üç kişiden birinin de en az bir romanını okuduğu, çok popüler bir yazardı. Dünyada ise toplam 2 milyar kitap satmış! Tiyatro oyuncusu olmaya heveslenmiş, ama sonra yazarlığı seçmişti. Bir dönemdeki gönüllü hemşireliği ona çok yararlı olmuştu: İlaçları ve zehirleri öğrenmişti! Ayrıca arkeolojiyi (eşi arkeologdu), seyahat etmeyi, köpekleri, kriketi, fotoğrafçılığı da çok sevmiş ve ömür boyu içki-sigara kullanmamıştı. Tam bir İngiliz yani! O gece her şey çok güzeldi. 150 yıllık bina temizlenmiş, yenilenmiş ve pırıl pırıl olmuştu. Ve ben düşündüm: Kimi zaman tek bir bina, bir kent için ne kadar önemli olabilirdi! Eğer çok güzelse, her açıdan bir dönemi temsil ediyorsa ve iyi korunmuşsa... Pera Palas'ta tüm bunlar vardı ve açılması, kent için büyük bir şanstı. Tanıştığım yeni yöneticiler umut doluydu: Halkla İlişkiler Müdürü Esin Sungur, acentalar satış müdürü Banuçiçek Kotaman ve genel müdür Pınar Kartal Timer, bana rezervasyonların yağmur gibi yağdığını ve büyük ilgi olduğunu anlattı. Gördüğünüz gibi, otelin geleceği kadınlara emanet edilmişti! Başarılar diliyorum... Geceyi düzenleyense Altın Kitaplar'dı. Yıllar boyu Christie çevirilerini yayımlayan yayınevimiz... Yeni kuşak temsilcileri Erden Heper ve Batu Bozkurt'la tanıştım: Onun eski çevirilerinde kimi hatalar olduğunu, gereksiz kısaltmalar yapıldığını kabul ettiler. Ama artık bu çaba daha emin ellerdeydi. Nitekim çıkışta hepimize yeni kitaplar armağan edildi. Gerçi bunca yıldır okumadığım kitabı pek kalmadı. Ama varsa, büyük bir zevkle okuyacağım.