EN BİRBİRİNE YAKIŞAN ÇİFT: Tartışmasız Kenan İmirzalıoğlu'yla Bergüzar Korel. Sırf bu sezonun değil, belki de yerli dizi tarihinin en ilikle düğme, prizle fiş çifti. Boy pos endam bu kadar mı cuk oturur, iki insan bir kadrajda bu kadar mı iyi durur...
EN HARARETLE BEKLENEN MÜRÜVVET: Kuzey'le Cemre... Bir yandan, hadi artık fenalık geldi, ama öbür taraftan da yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. 26 Haziran: Tarihi belirlenen yakın arkadaş düğünü gibi, tatil programını denk getirmemeye bakıyoruz.
EN HİSLENDİREN TEKLİF: Geçen sezon finalinde, 'kardo'su Ali kollarında can verirkenki Kuzey'e içimizin katılma katsayısıyla boy ölçüşemez elbette. Ama bu dönüşmüş Kuzey'in dokunaklı evlenme teklifi de çoklarının gözüne toz kaçırdı.
EN TARUMAR EDEN AÇILMA: Salih İpek değil de Mahir Kara olduğunu itiraf ettiği sahnede, Kenan İmirzalıoğlu'yla birlikte kıvrandık. Burnumuzu çeke çeke, utanmasak kolumuza sile sile, 10 dakikada nasıl kurbağaya dönüleceğinin pratiğini yaptık.
EN SİNEMA FİLMİ GİBİ AKITAN YÖNETMEN: Uluç Bayraktar hakikaten fark yaratıyor; Karadayı'nın bir sürü bölümü dizi değil de müstakil film gibi. Adam nerede, nasıl elektriklendireceğini biliyor.
EN 'YOK ARTIK' DEDİRTEN GERÇEKÜSTÜ AKSİYON: En gizli arşivlere ulaşmak yarım dakika, birini bayıltıp taşıyıp konteynıra kilitlemek çocuk oyuncağı. İntikam her açıdan bir tutarsızlıklar paketi. Absürtte iddialı bir düzey...
EN SÜRÜKLEYİCİ GEÇMİŞ-BUGÜN BAĞLAMASI: Çakıl'ın kabaca bir hesapla normal köpek yaşının iki katıdır hayatta olduğu İntikam'da ne kadar yerlerde sürünüyorsa bu geçmiş... Merhamet'te de o kadar başarılı.
Narin'in, Şadiye'nin, Fırat'ın, Babür/Sermet'in, Moskof Recep'in Yaslıhan günleri çarpıcı, dokunaklı, inandırıcı...
EN PARLAK BAŞLAYIP HASSASİYETTE ÇILDIRAN KAYIP: Görmeye alışık olmadığımız kesimler vardı Kayıp Şehir'de:
Göçmenler, fahişeler, translar, apaçiler, sokak çocukları...
İyi başlamıştı, derken mesajlar dürte dürte verilir oldu, gerçeklikle bağlar koptu. Karadenizli muhafazakar ailenin kızının, siyahi göçmen sevgilisi olacak da, arkasından tutulan yas bir ömür, dilenen özürler buradan Afrika'ya yol olacak... Irkçılık kötüdür.
Ve bunu anlatırken karikatüre dönüşmemekte fayda var.
EN KISA, NET VE ISRARCI FİYASKO: Reyting fabrikatörü Kerem Çatay'ın yanına, Ezel, Uçurum, Suskunlar ekibini, yani Kerem Deren'le Pınar Bulut'u getirin ve sonuç bu kadar mıknatıssız olsun. 20 Dakika.
Demek ki olabiliyormuş.
EN MAZİDE KALAN MUKAYESE: Ortalık 'Beren Saat mi, Tuba Büyüküstün mü?' diye çalkalanıyordu bir ara, fanları birbirine giriyordu.
Evet, Beren Saat de Aşk-ı Memnu ve Fatmagül'ün Suçu Ne?'deki enerjisinin, kapsayıcılığının çok altında çakma Revenge'de. Ama Kenan Doğulu aşkının sinerjik yapısı onu kurtarıyor şimdilik. Tuba Büyüküstün'ün çocuk sonrasındaki ilk işinin 20 Dakika olmasıysa iyice talihsizlik.
Artık neredeyse kategori dışı...
EN EZELİ-EBEDİ KIYASLAMA: Kenan İmirzalıoğlu mu, Kıvanç Tatlıtuğ mu? Bir 'Bodrum mu, Çeşme mi?' kadar klasik artık. Ve en az o derece cevapsız. İkisi de azami seyir keyfi vaat ediyor, ikisi de genç kız olsak odamızı posterleriyle kaplatacak standartta.
EN GÖZE ÇARPAN GENÇ ERKEK OYUNCU NO 1: Mahir'in dayaklık erkek kardeşi Orhan rolünde Ulaş Tuna Astepe, bu sezonun en parlak yenilerinden. Öfkesi ürpertici, kocaman gözlerini açarak üstümüze boca ettiği gözü dönmüşlüğü ürkütücü...
Görmezden gelemeyeceğimiz bir oyunculuk faaliyeti içinde. Karadayı'nın yanında Krek'in sahnelediği Babamın Cesetleri'nde de rol alıyor.
Belli ki daha çok görüşeceğiz.
EN GÖZE ÇARPAN GENÇ ERKEK OYUNCU NO 2: Başrol oynamayıp da zihnimize böyle unutulmaz bir sahne kazımak kolay iş değil. Baş belası Necdet'in hem iyi yürekli hem de fırlama kardeşi Osman, Songül'e aşkını öyle bir itiraf etti ki dersteki aile sunumunda, kalplerimizi avucuna aldı. O da bir yandan tiyatro yapıyor; D22'nin ilk oyunu Bent. Bulduk, kolay bırakmayız. Zira Emir Çubukçu nefis oynuyor.
EN 'HER EVE LAZIM' CASUS ARKADAŞ: Bir dizi karakterinden arkadaş edinme hakkımız varsa, İntikam'ın Hakan'ı Engin Hepileri'yi seçerdik. Her nevi casusluk eylemi onda, bilgisayar numarası onda...
Bu sonsuz marifetli ve sınırsız servetli dehanın tek kusuru fani olması; özleyeceğiz...
EN TEL TEL EDEN KÖTÜ ADAM: Artık daha gri karakterler tasarlıyorlar; ne tam kötü ne tam iyi. Zaaflarına yenik de düşüyor, vicdanının sesini de dinliyor. Mamafih Savcı Turgut tam bir eski model kötü adam. Yurdaer Okur, sezonun en pislik karakterine hayat veriyor. İnsan onu bir kaşık suda boğmak, o pis sırıtışını suratında dondurmak istiyor. 'İvedilikle' layığını bulsun!
EN AYAĞA DOLANAN KIZ KARDEŞ: Aynı diziden (Merhamet) iki yeni yüz: 1. Narin'in kız kardeşi Şadiye rolünde Dilara Aksüyek.
2. Deniz'in kız kardeşi Irmak olarak Yasemin Allen. İkisi de nevrozun semalarında süzülüyor. Mütemadiyen sorun yaratıyor 'Böyle bacı düşman başına,' diye tahtalara vurduruyor.
EN MARLON BRANDO'DAN BİLE DAHA BABA: Çetin Tekindor bu alanda rakipsiz, eşsiz. 'Baba' kelimesinin cisimleşmiş hali gibi. Nazif Kara olarak, Karadayı'nın gücünde mutlak payı var. Mimikleriyle de sesiyle de titretmek diye buna denir.
EN IŞIKLI, FOSFORLU, GÖNÜLÇELEN ANNE: Gülten Hanım'ın Cemre hapisteyken kendi kendine mutfaktaki debelenir hali de unutulmayacak, "O mavi gözleri ne yapacaz," dediği karavanlı adam karşısındaki libidosu göğe ermiş tazeliği de! Zerrin Tekindor, yan rollere apayrı bir cazibe getirdi hep, büyük lüks.
EN GINA GETİREN ÇOCUK SESİ: "Yazıyoooor, yazıyor..." Evet, anlıyoruz, bir dönem efekti. Ama sevimli olmaktan uzak çokbilmiş Nazif'le birlikte ikisinin toplamı zorlayabiliyor.
EN POPÜLER KADER MEKANI: Cezaevi, dizilerde adeta salon, mutfak muamelesi görüyor. Öylesine sık kullanılan, popüler bir mekan. Nazif Kara idamla yargılanıyor. Bu sezon Cemre de Kuzey'le ortak kaderi paylaşıp cezaevine girdi. Derin/Yağmur, hapiste öldürülen babasının öcünü almak için plan program peşinde.
Niyeyse pek gözde olan bu mekanın yeni kahramanıysa Tatar Ramazan:
Bülent İnal, bozuk düzenle savaşan bir efsane...
EN DOLAŞIMA SOKULAN KALIP: Vasfiye Teyze'nin "Ne çektin be"si. Sezonun en popüler repliği, bu! Sendeleyen Yalan Dünya'yı dirilten; her şeye, herkese kolaylıkla adapte edilen bu kalıp ve Gonca Vuslateri'nin Eylem'de de Vasfiye'de de gösterdiği süper başarılı şizofrenik performans. "Ne çektin be..." esprisi o kadar moda oldu ki, gına getirip fena halde demode de olduğunu ekleyelim.
EN DİKEN DİKEN EDEN SEVGİ SÖZCÜĞÜ: Cancağazım!
Savcı Turgut'un ağzından, muhabbet dolu bir hitabın kulağa nasıl da küfür gibi gelebileceğini duyuyoruz. O her "Cancağazım" dediğinde, daha çok dikenleniyoruz.
EN SÜRPRİZ MİSAFİRLİ UYARLAMA: Monk'tan uyarlanan Galip Derviş'de Engin Günaydın, dâhi obsesif dedektif olarak gayet yerli yerinde. Fakat dizinin esas sürprizi her bölümde değişen bir konuk oyuncuya yer vermesi. Sezonun en iyisi, Galip Derviş'in aslında fevkalade normal ve hayatla baş edebilir bir tip olduğunu düşündüren biraderiydi!
Erkan Can'ı özlemişiz; harikuladeydi.
EN KÜLT POLİTİK POLİSİYE: İlk görüşte 100 metreden yakınımıza yaklaşmasını istemeyeceğimiz bu kaba saba, arıza adamlara bizi bağlayan neydi? Adalet duyguları? Samimiyetleri?
Müdanasızlıkları? Kendi alanlarındaki ustalıklarına karşılık gündelik hayat pratiğindeki beceriksizlikleri?
Taraflı bir sertlikle yazılmaları? Görülmemiş bir sahicilik hissi geçirmeleri? Behzat Ç. 'Amirim' liderliğinde, Harun, Hayalet, Akbaba, evvelki hafta veda etti ama yerli dizi tarihinde 10, 20, 30 yıl sonra hâlâ onları anan eski müptelaları olacağı kesin. Kimileri tamamı Akbaba'nın salonunda geçen o efsane bölümü unutamayacak hiç, bazı kadınlarsa onca küfür kıyametin arasındaki o müthiş romantizmi: "Biz de mutsuz olalım, ne var? Biz de mutsuz oluruz Behzat, ben seninle mutsuzluğa da varım..."