Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÜNAL ERSÖZLÜ (EGE)

Neden çok tartışılıyor?

İzmirli bir gazeteci olarak, uzun süredir, dönem dönem gündeme gelen İzmir tartışmalarından hiç yakınmıyorum. Hatta bu tartışmalardan 'öğrenmeye çalışmak' gerektiğini düşünüyorum. (Yeter ki tartışmaların düzeyi konusunda sıkıntı olmasın.)
Artık 'kentleşmeye' farklı bir bakış açısıyla yaklaşmalıyız; çünkü "Türkiye'nin kentleri" günlerinden, "kentlerin Türkiye'sine" doğru gidiyoruz gibi. Dünyada da böyle. Kentleşme, günümüzde küresel ve belirleyici bir süreç haline geldi.
Bu bağlamda, kentler de sürekli değişiyor ve her anlamda dönüşüyor.
Somut verilere baktığımızda, 1950 yılında dünya nüfusunun yalnızca yüzde 30'unun kentlerde yaşadığını görüyoruz. 2000 yılına gelindiğinde ise, bu rakam yüzde 47'ye ulaşmış. (Yani, 2.9 milyar kişiyi bulmuş.) Üstelik 2030 yılına ulaşıldığında, bu oranın yüzde 60'a (Yani, 5 milyar kişiye) yükselmesi bekleniyor. Bu ortak bilimselleşmiş bir yaklaşım.
Hızlı dönüşüm, özellikle kalkınmış ülkelerde, son yıllarda yine çok 'hızlı', ama yeni bir 'kentleşmeyi' hayata taşıdı. Kalkınmakta olan ülkelerde ise, 'sağlıklı' kentleşme yönünde, geç kalınmış olsa da çaba var. Elbette kaçı, bu işi doğru başarıyor, ayrı tartışma konusu.
Doğal olarak bu tablo, birbirine paralel gelişmelerle, Türkiye'de de kentlerin tartışılmasını, kafa yorulmasını gündeme getiriyor. Bundan alınmamak gerekli.

ÜLKE ORTALAMASININ ÖNÜNDE
Tam aksine İzmir'in Türkiye'nin en çok tartışılan kentlerinden birisi olması; İzmir üzerine insanların düşündüğünün ve İzmir'in çok değerli bir kent olduğunun göstergesi.
Ayrıca şurası bir gerçek ki; İzmir'in 'şehir nüfus oranı' ilginç şekilde, dünyadaki ileri küresel kentlerin gelişimine paralel konumda. Yani İzmir, şehir nüfusu açısından Türkiye ortalamasının önünde yer alıyor. İzmir'in şehir nüfusu oranı, çoğu il ve bölgeye göre çok yüksek. Rakamlar ile örneklersek, 2000 yılında Türkiye'de şehir nüfus oranı yüzde 64.9 iken, aynı oran İzmir'de yüzde 81.07 olarak belirlenmiş. Yine 2007 yılında Türkiye'de şehir nüfus oranı, yüzde 70.48'e yükselmiş, İzmir'de ise bu oran yüzde 84.91 olmuş. (TÜİK ve İzmir Kalkınma Ajansı verilerine göre.) Hemen aynı göstergelerden yola çıkarak, bir sonraki yıla bakalım. 2008 yılında Türkiye'nin şehir nüfus oranı yüzde 75'e, İzmir'de ise aynı oran yüzde 90.98'e ulaşmış. Ayrıca İzmir'in nüfusu da, Türkiye'nin nüfusuna göre hep çok daha fazla artmış. Örneğin, aynı kurumların verilerine göre, Cumhuriyet tarihimiz boyunca Türkiye'nin nüfusu 5 kat artarken, İzmir'in nüfusu yaklaşık 7 kat artmış. Sadece bu pencereden bile yaklaştığımızda; bu rakamlar artık İzmir'e eskisi gibi bakamayacağımızı bize anlatıyor. Türkiye'ye oranla çok yüksek olan nüfus yoğunluğu, nüfus artış hızı, ve şehir nüfusuyla; farklılaşan bir İzmir var karşımızda. Belki de bu nedenle, 'kentsel dönüşüm' kavramının en çok tartışıldığı, en çok ilgi gördüğü kentlerin başında İzmir geliyor. Çünkü 'kentsel dönüşüme' en çok ihtiyacı olan kentlerden biri de İzmir. Sonuçta bu tablo, 'sağlıklı kentleşme'ye yönelik bir ihtiyaçlar zinciri ortaya çıkarıyor.

"MAZERETİ OLMAYAN KENT"
Bu nedenle çok tartışılıyor; rakamlara göre Türkiye'nin üçüncü gelişmiş ili konumunda olan İzmir. Olanaklarıyla, Ege Bölgesi'nin hem çekim ve cazibe merkezi hem de bir yayılma noktası özelliği taşıyan İzmir. Demek istediğim şu ki, tartışmaktan zarar gelmez. Aksine fayda sağlanır. Bana sorarsanız; değerli bilim insanı Prof. Dr. Fuat Keyman'ın deyimiyle, ben güzel İzmir'i 'mazereti olmayan kent' statüsünde görüyorum. Tarihsel mirası, coğrafi ve iklim koşulları, doğal güzellikleri, ekonomik ve sosyal değerleri, taşıdığı tüm olanaklar, yüksek nitelikli insan sermayesi, asırlardır liman kenti olma özelliği, çok sektörlü yapısı, bu köşeye sığamayacak sayıda somut özelliği ile İzmir; Türkiye'nin geleceğine damgasını vuracak kentlerin başında gelir. Ayrıca bu özellikler sıralandığında; İzmir'in daha iyiye, daha güzele ulaşması noktasında; her anlamda 'mazereti olmadığı' görülür. İngiliz tarihçi Philip Mansel'in, günümüz İzmir'ini değerlendirirken vurguladığı gibi; "Tarihsel olarak, aynı anda bir 'Akdenizli', bir 'Avrupalı', bir 'modern', bir 'kozmopolit' olan İzmir; tanımlanması zor ama 'zenginlikle farklılıkların birlikte yaşamasını beraber başarma potansiyeline' sahip bir kenttir." Sonuçta İzmir tartışmalarını doğal karşılamak, kentin kendisini yeniden keşfedip, kurgulaması için, üzerine düşünülecek açılımlar olarak görmek ve 'hamasetten' uzak kalmak, önem taşıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA