|
 |
 |
 |
  |
|
'Artık markada rekabet dönemi'
Artık deniz bitmiş, kara görünmüştür. Ya krizlere davetiye çıkaracağız ya da üretimde yeni anlayışı benimseyeceğiz.
Sabah Gazetesi'nin "Serbest Ekonomi'nin 20. Yılı" başlığı ile Türkiye'de serbest piyasa ekonomisine geçişin serüvenini ve hedeflerini 11 ana sektör altında inceleyerek Türk okuruna sunuyor olması çok önemli bir hizmettir. Bu araştırma serisindeki dördüncü çalışma olan İmalat Sanayi ve Lojistik Sektör Gazetesi de esasen ekonomik liberalleşmemizin öyküsünü gözler önüne seriyor.
İHRACATA DARBE VURULDU 1. Dünya Savaşı'nın yıkıntılarından çıkıp Cumhuriyet'i kuran atalarımız başlangıçta toplumun temel ihtiyaçlarını sağlamaya yönelik üretime öncelik vermişlerdi. 1950'de ise çok partili sisteme geçilmesiyle birlikte sanayide ithal ikamesi modeli benimsendi. İthal ikameci modelin sembollerinden birisi de çeşitli yollarla gümrük duvarlarını aşan malların aranır olması, dolayısıyla kaçakçılığın artması ve tahsisler yoluyla da sınırlı üretimin politik yandaşlara aktarılmasıdır. Ancak bu çıkmaz sokak 1979 ve 1980'de doruk noktasına ulaşan ekonomik kriz ile sona ermiş ve neticede, 1980'de, üçüncü dönem başlamıştır. Gümrük duvarlarının önemli ölçüde indirilip ihracatın özendirildiği bu dönemin belirgin niteliği düşük rekabet gücüne rağmen yurtiçi üretimin dış pazarlara yönelmesidir. Bu dönemde ihracat ciddi ölçüde artmış ve ülkemizin kronik sorunlarından biri olan döviz darboğazı aşılmaya başlanmıştır. Üretilen malın rekabet gücünün yükseltilmesi yerine, sürekli devalüasyonlarla ihracatın artırılmaya çalışılması sonucunda rekabet gücü düşük iç üretim, rekabet gücü yüksek ithalat karşısında giderek zayıflamıştır. Böylece üretmek yerine ithal edip satmak ya da para oyunları ile para kazanmak daha karlı hale gelmiştir. 2001'de yaşanan büyük krizle birlikte artık bu dönemin de sonuna gelindiği görülmüştür. Bugün gelinen noktada artık yeni devalüasyonlarla rekabet gücü artırımı mümkün değildir. Bu yolla sürdürülmüş bulunan üretimin doğal sınırlarına gelinmiştir. Çünkü bu düzeydeki bir rekabet gücü, dış ürünler karşısında tutunmayı mümkün kılamamaktadır. Artık deniz bitmiş, kara görünmüş, üçüncü üretim dönemi kapanmış, ama dördüncü üretim dönemi de başlamamıştır. Türkiye şimdi bir karar noktasındadır: "Ya eski usul üretim tekniklerine devam ederek bir miktar zaman kazanacak ama yeni krizlere de davetiye çıkartmış olacağız; ya da dördüncü dönem üretim için gerekli yeni bir anlayışı benimseyeceğiz".
BULUŞLAR GEREKLİ Bu yeni anlayış "rekabet gücü yüksek üretim"dir. Bu, aynı zamanda yüksek ihracat gücü ve iç pazarın gümrüksüz korunabilmesi anlamına da gelmektedir. Yüksek rekabet gücü bir toplumun tüm birey ve kurumlarının daha çok çalışarak daha iyiyi daha ucuza mal etmesi ve böylece rakip toplumların ürünlerine göre daha çok satabilmesi demektir. Hiç bir toplum, kendisine rekabet gücü kazandıran bir buluşunu başkasına devretmeyeceği için buna ihtiyaç vardır.
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|