Pazartesi günkü % 100 Siyaset'te Paralel örgütün geçmiş davalarda kumpaslarını tartışırken bir yerde lafı geçti avukat Kemal Kerinçsiz'in. Program konuğum ve aynı zamanda avukatım olan bizim Fidel (Okan), Abdurrrahman'la (Şimşek) benim bu kirli yapının o dönem işlediği hukuk katliamlarını, kirli oyunlarını, kumpaslarını ne zaman görüp görmediğimizi yani gazetecilik duruşumuzu sorguluyordu.
Abdurrahman son derece samimi duygularla o dönemler çoğu zaman bir haberci olarak yanlışa düştüğünü kabul ettiğini söyledi ve kendi cephesinden o günleri aktardı. Ben de dilim döndüğünce kendi duruşumu anlatmaya çalıştım. İlk zamanlar çok mutluydum. Çünkü o tarihlerde bizim gördüğümüz ya da bize aksettirilen şey "bir derin devletin çökertilme" operasyonuydu. Hatırlayın lütfen o tarihleri. Sadece ben ya da iktidar yanlıları değildi böyle düşünen... TSK üzerinden örgütlenen derin maşalardan illet olan herkes... Liberaller, solcular, sosyal demokratlar, Kürtler; "Derin devlet çökertilecek" diye inanılmaz heyecana kapılmıştı.
Ancak Ümraniye'de bir gecekonduda bulunan el bombaları ve sonrasında yapılan operasyonların, ilk gözaltına alınan isimlerin sicilinin kirliliğinin bir göz boyama, bir ön alma olduğunun farkına varılması epeyce bir zaman aldı. Benim farkına varmam da ölüm döşeğinde olan Türkan Saylan'ın evine yapılan baskınla olmuştu. O tarihlerde SABAH'a yazar olarak henüz transfer olmuştum ve kafamı allak bullak eden o operasyonu da samimi duygularımla kaleme almıştım. (http://www.sabah. com.tr/ yazarlar/yukselir/ 2009/04/15/niye_rotanizi _ sasiriyorsunuz) Keza davanın iddianamesine yazılan ve tamamen özel hayatı ilgilendiren telefon kayıtları da midemi bulandırmıştı. Ve böyle düşündüğümü ele aldığım bir yazı sonrası da (http://www.sabah. com.tr/yazarlar/ yukselir /2009/07/03/beni_de_dinliyor_ musunuz ) o dönem vatansever, milli kahraman olarak anılan savcı Zekeriya Öz'den Abdurrahman (Şimşek) üzerinden şu uyarı mesajını aldım: "Sevilay'a söyle aklını başına alsın!" Korktum mu peki hayır!
Ama soğumuştum. Evet. O tarihlerde onun bir örgütün yargıdaki maşası, taşeronu olduğunu bilmediğim için dinlemelerle ilgili yazdığım yazı sonrası üstü kapalı tehdidinin güç sarhoşluğu ruhuyla yapıldığını düşünüp üzerine varmamıştım ama adamın bu halini kafamda bir yerlere not etmiştim.
Gelelim şimdi sadede... Yani avukat Kerinçsiz meselesine. İşte son programda Fidel ve Abdurrahman'la konuşurken yukarıda okuduklarınızı ifade etmeye çalıştığım bir anda bahsi geçti beyefendinin. Kendisi sözüm ona derin devleti çökertmek için kefen giyip yola çıktığını sandığımız Zekeriye Öz ve takım arkadaşlarının ilk operasyon yaptığı isimlerin başında geliyordu. Bana bir tekzip yollamış Kerinçsiz programda söylediklerimden dolayı.O nedenle izninizle bundan sonraki satırlarda bizzat ona hitap etmek istiyorum:
Gönderdiğin açıklamayı satır satır okudum! ve bil ki yazdıklarından zerr-i miskal kadar etkilenmedim. Çünkü sen de en az Dubai Fatihi savcımız kadar midemi bulandırıyorsun. Kusura bakma ama onun Pensilvanya'da yaşayan Sakalsız'ın yargıdaki en kıdemli elemanı olduğunun ortaya çıkmış olması da bu görüşümü değiştirmez! Çünkü ne kadar ırkçı ve faşist bir adam olduğunu 16 Aralık 2005'te, Orhan Pamuk'un 301 Davası duruşmasını izlerken gözlerimle gördüm. Seni Pamuk'a ve ona destek verenlere atılan sloganların talimatlarını verirken duydum. Rahmetli canım hemşehrim Hrant Dink'le yan yanaydık o gün Şişli Adliyesi çıkışında ve senin adamlarına bir yandan Pamuk'u yuhalatıp, yumurtalarla saldırtırken, diğer yandan da Hrant'a "Defol sen de Ermeni piçi! Öleceksin" dedirttiğine bizzat şahit oldum! O yüzden bana palavra anlatma Kerinçsiz. Git işine ve sakın bana bulaşma!