Tahşiye kumpası soruşturması yapıldığından bu yana birçok şey yazıldı ve çizildi. Gazetemizin de içinde olduğu, Pensilvanya merkezli Paralel örgütün geçmişte yaptıklarını ortaya koymaya çalışan medya, Tahşiye operasyonunu ve kumpasın başlangıcını Gülen'in vaaz tarihi olan 06/04/2009 olarak gösterdi.
Bu mantığa göre Gülen vaazında Tahşiyecileri hedef göstermiş, hemen arkasından Paralel medya algı operasyonu yapmış, sonrasında da Paralel polisler Tahşiye grubuna kumpas kurarak Gülen'in isteği doğrultusunda hedefe ulaşmıştı.
Eldeki veriler çerçevesinde bütün yorumlar bu minvalde yapıldı ve kumpasın başlangıcı olarak Gülen'in konuşması gösterildi. İşin gerçeğini hepimiz böyle biliyorduk.
Ancak pazartesi günkü '% 100 Siyaset' programında Fidel Okan'ın yayımladığı belge ile Tahşiye soruşturması bambaşka bir boyut kazandı. Kabul etmeliyiz ki bu belge ile Tahşiye kumpasının başlangıç tarihinin Gülen'in vaaz tarihi olmadığı artık ortaya çıkmıştır. Şimdi bu belge ile artık meseleye eskiden baktığımız gibi yaklaşamayacağımızı da bilmemiz gerekir. Fakat bu demek değildir ki bu operasyon örgütün liderinin işareti ile başlatılmamıştır. Tam tersine bu operasyon, örgüt liderinin, örgüt üyesi polislerce bilgilendirilmesi ve uyarılması ile başlamıştır. Çünkü Ali Fuat Yılmazer imzalı rapor içeriğine bakıldığında, Tahşiye grubunun Fethullah Gülen cemaatine karşı olduğu çok açık şekilde belirtildiği gibi; o dönem iktidarı da yanlarına çekmek ve göz boyamak için Tahşiyecilerin aynı zamanda AK Parti'yi de hedef aldığı raporda belirtilmiştir.
Burada dikkatten kaçmaması gereken husus şudur: Gizli olan bu belgede Tahşiye grubu ilk kez belirtilmesine rağmen, Gülen bu rapordan nasıl haberdar olmuştur? Sorunun cevabı aslında çok basittir. Raporun altında, Gülen'in Emniyet'teki en kıdemli personeli Ali Fuat Yılmazer'in imzasının oluşu her şeyi apaçık ortaya koymaktadır. Gülen Emniyet'teki personelince önce uyarılmış, durum kendisine raporla bildirilmiş ve gruba yönelik hareket tarzı ile ilgili her şey onun takdirine bırakılmıştır. Gülen'in konuşması sonrasında bunu talimat olarak alan paralel örgüt de, eline silah bile almamış sadece ve sadece inandığı İslami anlayışı yaymak için Molla Muhammed ve talebelerini El Kaide gibi uluslararası bir terör örgütünün uzantısı gibi göstererek her türlü kumpası kurmuşlardır. Olay tam olarak bundan ibarettir.
Yani anlayacağınız... Sahip olduğumuz verilerle yola çıkarsak basın özgürlüğü çığırtkanlığı yapan bu insanların aslında neyi, nasıl ve ne için yaptığı ayan beyan ortaya çıkmaktadır!