Geçtiğimiz pazartesi yayımlanan % 100 Siyaset'te çok önemli bir haberciliğe imza attık yine. Paralel Yapı'yla mücadelede bu güne kadar hiç girilmemiş bir mecrayı, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni ele aldık. Tabii paylaştığımız bilgiler bizim için pek şaşırtıcı değildi. Zira çok öncesinden biliyorduk zaten Sakalsız ve Çetesi'nin memleketin en önemli kilit kurumlarından biri olan TSK'yı da yıllar öncesinden gözlerine kestirdiklerini.
Ancak bu yapının sadece ve sadece yargı ve emniyet camiasına çöreklendiğini düşünen ya da öyle sananlarda inanılmaz bir etki yarattı aktardıklarımız. Bu gayet normal. Çünkü nedense toplumda şöyle bir algı vardı hep: Bu yapı devletin tüm kilit noktalarına sızabilir ve oralara çöreklenebilir ama aynı sızmayı orduya yapamaz! Çünkü TSK'nın genlerinde bu yapının oluşum nedenini doğrudan reddeden argümanlar vardır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir kimsenin TSK'da olabilmesinin ilk şartı sadece kendisinin değil, ailesinin ve hatta tüm sülalesinin laik anlayışa sahip olmasıdır. Geçmişte nice örneklerini duyduk ve biliyoruz; annesi başörtülü ya da babası dindar diye yüzlerce ve hatta binlerce insanın nasıl TSK'dan veto yediğini...
Bu mantıktan hareketle Gülen Cemaati'nin diğer kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi TSK içinde varlık gösterme imkânı bulamadığını düşünenler pazartesi günkü yayını izleyince şok geçirdi. Sinsiliği düstur edinmiş bu yapının TSK'da da varlık gösterebilmek için hangi yöntemleri uyguladığını ve kendileri emniyette kilit noktalara çöreklenmişken hangi Paralel Emniyetçinin çocuklarını TSK'ya yönlendirdiğini isim isim açıkladık.
Tabii ki her vatandaş gibi Gülen Cemaati mensuplarının da orduda görev yapma arzusu vardır. Buna kimse itiraz edemez. Ancak kusura bakmasınlar ama babalarının emniyet içinde bu güne kadar yaptıklarına bakınca onların izinden giden çocuklarının da TSK bünyesine dahil olarak neler yapmayı planladığını öngörmek hiç zor değil. Cemaat dershanesine giden Bolu ikametli bir gencin, Cemaat abilerince askeri liseye girmesi için yapılan baskıları ve koydukları şartları anlattığı gizli belgenin ekranlardan paylaşılması da Paralel Yapı'nın TSK projelerinin boyutunu gözler önüne sermeye yetiyordu.
Bu arada programın başında büyük bir habercilik başarısına imza atarak korkunç bir skandalı gözler önüne seren SABAH gazetesinin pazartesi günkü manşetini gündemimize aldık. İlaç sektöründeki milyar dolarlık vurgunu anlatan haberin sahibi Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek, ekibinin aylar süren çalışmasına ve haberin perde arkasına dair detayları anlattı yayında.
O vakitten sonra sosyal medyada inanılmaz bir linç kampanyası başlatıldı ekip arkadaşlarıma karşı. Abdurrahman'ın haberciliğini takdir eden ve bu haberin üzerine gidilmesi ve vurgunu yapanların cezasız kalmaması gerektiğini dile getiren Fidel Okan'a ve Abdurrahman Şimşek'e ve şahsıma alçakça ifadeler kullanılarak yapılan saldırılar hâlâ da devam ediyor. Belli ki SABAH gazetesi birilerinin arı kovanına çomak sokmuştu ve çomağın verdiği acının ıstırabı ile yolsuz ve hırsız arılar vızıldamaya başlamıştı.
Ancak bilmeliler ki bu vızıltılar vız gelir tırıs gider. "Bu haber yalan, düzmece" deyip kendini yerden yere atanlara sesleniyorum. Haber sapına kadar doğru. Bizzat kendim ilaç sektörünün otoritesi olarak kabul edilen isimlerle görüştüm. Kimse tasalanmasın haberin her cümlesini ispat edecek bütün belgeler mevcut Abdurrahman ve haberde emeği olan diğer arkadaşımız Dilek Güngör'de. Çok güveniyorsanız kendinize savunmanızı mahkeme kapılarında arayın! Haberi yapan arkadaşlarımıza ve onlara destek olan bizlere ana avrat küfür ve hakaret ederek değil!