Kamuoyunda "Askeri Casusluk Davası" olarak bilinen Paralel Kumpas'a dikkat çekmeye çalışırken dün gazetede bu kumpasın 2 yıldır saklanan belgesi manşetteydi. Belgeyi ele geçiren muhabir arkadaşımız Ali Eyce'yi tebrik ediyorum. Ve tabii ilgili yazılarımı teyit ettiği için de teşekkür.
Gelelim şimdi sadede... Dünkü yazımda davaya bakan, o dönemin İzmir Savcısı Zafer Kılınç'ın marifetlerini aktardığım bölümde, sanırım maddi hatadan dolayı yanlış anlaşılma olmuş. Bunun da farkına dava mağdurlarının uyarılarıyla vardım. Dava sürdüğü için adını gizli tuttuğum mağdur okurumdan aldığım mektubu aktarıyorum:
"Davaya ismi bulaştırılmış ve masumiyet karinesi ihlal edilerek, bilgi dahi verilmeden görevden alınmış bir Hazine çalışanıyım. Hazine, Merkez Bankası ve BDDK, yani Başbakan Yardımcısı Babacan'a bağlı kuruluşlar iddiaların yalan olduğunu bile bile adı geçenleri suçlu ilan etmiş, görevden almış, disiplin cezası vermiştir. Davanın kumpas olduğu ortaya çıkmasına rağmen infaz sürmekte, mağdurlara hakları iade edilmemektedir. Lütfen bu fahiş hatanızı düzeltiniz ve diğer kurumlar bu iddialara karşı çalışanlarını korurken Hazine ve Merkez Bankası'nın çalışanlarını infaz ettiğini yazınız. Hazinenin uygulamasının ne kadar kötü niyetli olduğunu göstermek açısından diğer kurumlardan örnekler vereyim. Başbakanlık: Efkan Ala, Kemal Cirit. İddianamede adı geçen bu kişilerden biri bakan diğeri Artvin Valisi olmuştur. Cirit başbakanlık eski güvenlik işleri genel müdürüdür. Düşünün artık işin vahametini!!! Dışişleri Bakanlığı: Tanju Bilgiç. 6 gizli belgeyi sözde çeteye vermekle suçlanan Bilgiç Sayın Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanlığı döneminde Bakanlık Sözcülüğü'ne atanmıştır. Ekonomi Bakanlığı: Bu Bakanlık da adı geçen çalışanlarını görevden almamış, disiplin cezası vermemiştir. Bakanlık çalışanlarından milli hakem Bülent Yıldırım Süper Lig'de maç yönetmeye devam etmiştir!"
Mektubu okudunuz. Benim de şunun altını çizmem gerekiyor. Bu davayla Paralel Yapı, hükümet bürokrasisinin ahlaksız insanların elinde olduğu algısını yaratmak istiyor. Bunu vaktinde anlayan anlamış ve gereğini yapmış. Anlamayanlar ise haksızca fişlenen insanlara eziyet ederek Paralelcilerin değirmenine su taşımış. Bilerek ya da bilmeyerek; ama üzgünüm ki bunların başında Ali Babacan geliyor.
Hazine, Merkez Bankası, BDDK gibi "paralel"in etkin olduğu kurumlarda savcılıktan gelen yazılar işleme kondu ve bürokratlar hakkında disiplin işlemi uygulandı. En ciddi kıyımların yaşandığı yerlerden biri Merkez Bankası'ydı. 3'ü üst düzey 11 bürokrat bu soruşturmada adı geçtiği için görevden alındı. BDDK'da da 3 üst düzey bürokrat "casusluk"tan işini kaybetti. Görevden alınanlar arasında BDDK'nın internet sitesindeki kamuya açık raporunu çeteye sızdırdığı iddia edilen kurul başkanı da vardı.
En ciddi tasfiyelerden biri de Hazine'deydi. Personel Dairesi ve kontrolörler arasında iyi örgütlenmiş olan paralel isimlerin girişimyle fişlenen 19 bürokrattan 6'sı görevden alındı. Diğerleri de pasif göreve verildi. Bununla da yetinilmedi, 10 bürokratın da davaya katılması için İzmir Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu. Ancak, ÖYM'ler sonrası kurulan 5. Ağır Ceza savcısı bu bürokratlar için takipsizlik kararı verdi. Görevden alınan ve meslekten atılan bürokratların tümü idare mahkemesi kararıyla görevine iade edildi.
Şimdi soruyorum: Bu kişilerin onuru, şerefi ve namusu için iade-i itibar yapılacak mı? Bunlara ceza yağdıran paralel müfettişlere ve hukuk müşavirlerine ceza verilecek mi?