Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimlerine tamı tamına 1 ay kaldı. Allah izin verirse bu süre içerisinde sadece bu konuya yoğunlaşmayı düşünüyorum bu köşede ve tabii ekranlarda. Daha önce de birçok defa izah ettiğim gibi çok ama çok krirtik bir seçim çünkü. Bazıları meseleyi abarttığımı düşünüyor olabilir ama bence bir ahtapot misali yargı camiasının en kilit noktalarını teslim alan Paralel Örgüt'e indirilecek en ağır darbe HSYK seçimlerinden zaferle çıkabilmektir. Biliyorum ki tabii kolay bir iş değil bunu başarabilmek. Zira oyun kuruculukta, sahtelikte ve riyakarlıkta olağanüstü yetenek sahibi olan Sakalsız ve Çetesi bu aralar tamamen bu seçime odaklanmış durumda. Dünkü yazımda biraz bahsettim HSYK'da gücü ellerinde tutmak için nasıl bir senaryoyu uygulamaya çalıştıklarından. Ama inşallah bu defa tutmayacak bu oyunları. İnşallah Sakalsız ve Çetesi'nin değil, evrensel hukuk değerlerini ilke edinmiş ve bu ilkelerden asla taviz vermeyecek yargı mensuplarından oluşan Yargıda Birlik Platformu'nun adayları kazanacak! Çok umutluyum. Paltform'un sözcüsü Abbas Özden'in katıldığı % 100 Siyaset'ten sonra gelen tepkiler umudumu daha da artırdı. Ama tabii şu gerçeği bir dipnot olarak düşmekte fayda var. Dün İstanbul'da bir ilçede görevli bir hâkimle görüştüm. O anlattı Sakalsız'ın yargıdaki maşalarının seçimleri almak için Yargıda Birlik Platformu adayları hakkında nasıl bir kara propaganda yaptıklarını. Evvela sülük gibi yapışıyorlarmış savcılara, hâkimlere. Sonra da kafa kola alınmak istenen hâkim ya da savcı muhafazakâr, milli görüş kanadından biriyse ona YBP'nin listesindeki Alevi ve Sosyal Demokratlarla ilgili; "Bunlar namaz kılmaz, oruç tutmaz, abdestsiz gezer. Dinle kitapla işleri yoktur. Böyle insanlara oy verip neden taşıyacağız kurula!" falan denilerek kötüleniyormuş. Yok eğer kafalanmak istenen üye Alevi-Sosyal Demokrat ya da Ulusalcı ise bu defa da; "Filanca aday Alevilerden, Atatürk'ten, Türklerden nefret eder. Yobaz bir Müslümandır. O kurula girdiği anda Şeriat Kuralları neyi gerektiriyorsa öyle tavır alacaktır!" mealinde ifadelerle bu defa onları ikna etmeye çalışıyorlarmış. Anlayacağınız mide bulandıran iğrenç takiyeciliklerine ve sahteliklerine tam gaz devam ediyorlar. Umuyorum bu oyuna düşmez hiçbir üye ve boylarının ölçüsü 12 Ekim günü ellerine verilir. Ki öyle olacağından da hiç şüphem yok!
Tabii bu işin bir tarafı. Bir de diğer tarfı var. Bizlerle aynı görüşte olduğunu düşündüğümüz ve hatta bizlerden de öte bir biçimde bu paralel çeteye karşı duruşu olduğunu bildiğimiz insanların hal ve tavırları meselesi. "Cemaat kırmızı çizgimizdir" deyip ama Cemaate uzaktan da olsa destek atan Demokrat Yargı Derneği gibi. Başkanı Orhan Ertekin'le tanışmıyorum ama HSYK seçimlerinde derneğin adayı olarak gösterilen Hâkim Kemal Şahin'i çok iyi biliyorum. Bir iki kez bir araya gelmişliğimiz var kendisiyle. İşin doğrusu yargıdaki bu yapılanmayla ilgili birçok şeyi kendisinden öğrendim ben. "Bu yapıyı yargıdan temizlemeden bağımsız bir adalet sisteminden bahsetmek mümkün değil" diyen biridir kendisi. Onun Cemaatçi olmadığına adım gibi emindim. Hiç kusura bakmasın ama artık değilim. Cemaatçi değilse bile Sayın Şahin, Cemaat'e inanılmaz bir lojistik destek atmak için pozisyon almış bir yargıçtır artık benim gözümde. Biz YBP'nin listesi fire vermeden oylansın ve Sakalsız ve Çetesi yok olsun diye kendimizi paralarken Kemal Bey çıkıp; "Ben de adayım" diyor. Ortam normal olsaydı yani böyle bir yapının tehlikesi falan söz konusu olmasaydı en önce ben destek atardım Demokrat Yargı Derneği'ne! Ama yargıya çöreklenip, sahip oldukları güçle memleketin dibini oyan bu çeteden kurtulmak birinci şartımızken değil destek atmak, aksine bu tuhaf duruşlarını, Paralel Örgüt'e verdikleri bu olağanüstü dayanışmayı kınamak zorundayım!