Geçen haftaki "% 100 Siyaset" programının son 5 dakikasında Zaman Gazetesi Yazarı Hüseyin Gülerce'nin gündeme gelen itiraf mahiyetindeki özeleştirisi tartışıldı. Samimiyetten uzak gördüğüm bu açıklamalar karşısında verdiğim tepki, izleyicilerimce de son derece olumlu karşılanmıştı. Konuya ilişkin hem sosyal medyada, hem de posta kutuma sayısız yorum aldım. Ertesi gün kaleme aldığım; "Bize terane okuma Hüseyin Gülerce!" başlıklı yazım da aynı şekilde okuyucularımdan büyük destek buldu. Hatta siyaset dünyasından da çok çok önemli kişiler bizzat arayarak, bu yazıdan duydukları memnuniyeti dile getirip, Gülerce'nin takiyeciliğini ifşa etmiş olmama teşekkür ettiler. Ben tartışmanın burada bittiğini düşünürken, gerek medyada, gerekse siyasette bir kısım sözüm ona arabulucuların(!) Gülerce'nin bu açıklamalarını bir barış çubuğu, zeytin dalı gibi görüp üzerine atlamasını büyük şaşkınlıkla karşıladım. Öyle ki bazı kalemler muhteremi çok masum bir kişi gibi gösterip, hatta onun da paralel yapının bir mağduru olduğunu yazma gafletinde bile bulundu. Yani o bazılarına göre; Gülerce aslında 17 Aralık'ın çok öncesinden beri Başbakan'a karşı yürütülen kara propagandayla ilgili itirazlarını dile getiriyor ve Gülen Cemaati'nin bu konuda yanlış yaptığını sık sık vurguladığını iddia ediyordu. Ve bu yüzden de hatta Paralel Yapı tarafından istenmeyen adam ilan edildiği öne sürülüyordu.
Gülerce'yi sütten çıkmış ak kaşık gibi gösteren bu yazılar ve yorumlar üzerine bu haftaki "% 100 Siyaset"te bu konuyu tekrar ele almaya karar verdim. Ve her hafta olduğu gibi program konuklarımla neler konuşulacağını paylaştım. Ancak konuklarımdan Fidel Okan'dan büyük bir itiraz geldi. Ona göre Hüseyin Gülerce konusunun sürekli gündeme gelmesi sürece zarar vereceği gibi bu konuşmaların Başbakan'a yakınmış gibi görünen belli kimselerce dikkate alınması da yeni bir projenin bir parçasıydı. Telefonda yaptığımız görüşmede bana son derece önemli detaylar veriyor ve bu nedenle bu şahsın adının bile anılmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyordu. Öyle ki 7 Şubat MİT Krizi'nden sonra Gülerce'nin şimşekleri Gülen Cemaati üzerinden alabilmek için savcıyı İsrail Ajanı gibi gösterip, ülkeyi saçma sapan bir tartışmaya soktuğunu ve bu açıklamaları nedeniyle kabinenin bazı üyelerinin bu büyük tehlikeyi görememesine sebep olduğuna dikkat çekiyordu. Ve devamla Gülerce'nin 17 Aralık'tan sonra Beyaz TV'de katıldığı bir TV programında Başbakan Erdoğan'ı iftiracı ilan ettiğini ve Erdoğan'ı yangına benzin döken bir adam pozisyonuna sokarak, "Başbakan kötü, etrafı iyi" algısı yaratmaya çalıştığını söyledi.
Şahsen ben Gülerce'nin tam bir takiye ustası olduğunu biliyordum ama Okan'ın bu açıklamalarından sonra şok oldum. Çünkü 17 Aralık sürecinden sonra Gülerce'nin bu kadar pervasızca, bu kadar alçakça ve açıkça TV ekranlarından Başbakan Erdoğan'a hakaret ettiğini, saldırdığını bilmiyordum. Bunun üzerine Fidel Okan'a bu videonun tüm tartışmaları bitireceğini ve yayınlanması gerektiğini söyleyip ikna ederek söz konusu videoyu kendisinden isteyip programda yayınladım. Ve tahmin ettiğim gibi çok büyük olay oldu. Gelen tepkileri buradan tek tek anlatmam imkânsız ancak şu kadarını söyleyebilirim ki; Gülerce ile ilgili analizim, yorumum toplumun büyük bölümünün düşüncesini de yansıtıyor. O yüzden Gülerce'yi aklayıp paklayıp bu adamdan yeni bir makul "Hocaefendi" yaratmaya kimse kalkmasın! Kırk yıllık kaniden bir yani olmayacağını artık herkes anlasın!
Not: Bu arada hâlâ Hüseyin Gülerce'nin 17 Aralık sonrası Başbakan Erdoğan'a hakaret ettiği yönünde şüphesi olan varsa lütfen "http://www.sabah.com.tr/Gundem/2014/04/08/huseyin-gulercenin-basbakan-erdogana-sok-hakaret-videosu" linkinden % 100 Siyaset arşivine girip beyefendinin neler söylediğini bizzat kulaklarıyla dinlesin!