Soruyorlar bazen "Siyasete girecek misin?" diye. Bazıları da bugünkü duruşumu iktidara "Beni de görün! Beni de görün!" mesajı gibi algılayıp oradan saldırıyor ve mesela "Yağla Sevilay yağla Başbakan'ı. Yakında seni ya danışmanı yapar ya meclise sokar!" diyerek hakaret ediyorlar.
Hepsine gülüp geçiyorum. Çünkü koşullarım elvermediği için siyaset yapma imkânım yok şu anda. Katılırsınız katılmazsınız ama ben siyaseti bütün ekonomik, sosyal sorunlarını halletmiş insanların yapması gerektiğine inananlardanım. Tabii bu dediğimden illa zengin olanların, cukkası sağlam olanların siyaset yapması gerektiğini söylediğim anlamı çıkmasın lütfen. Pekala herkes siyaset yapabilir ama kişi siyasete girdiği anda arkasına bakmadan gidecek kadar da kafası dinç olmalıdır bana göre. Ödemekle yükümlü olduğu borçlar, krediler... Yetiştirmekle mükellef olduğu çocuklar, bakmakla sorumlu olduğu aile yakınları varken siyaset yapmak bana çok uzak geliyor. Belki bir gün... Oğlumun eğitimle ilgili bütün aşamalarını tamamladıktan, kredilerim borçlarım kapandıktan ve az bir gelirle de olsa kendi yaşamımı hiç kimseye muhtaç olmadan idame ettikten sonra düşünebilirim siyaseti ama şimdi asla değil.
Neyse... Giriş biraz özel ve uzun oldu ama lafı getireceğim yer çok önemli. Peki şartlarım uygun olsaydı mevcut konjonktür de hangi partide siyaset yapardım?
Cevap veriyorum: Kesinlikle CHP'de! Evet yanlış duymadınız. Böyle bir olanağım olsaydı inanın CHP'yi tercih ederdim. Çünkü bence bana 3 dönemdir tek başına iktidar olan ve tablo böyle giderse de bir 3 dönem daha iktidar olacak olan AKP'nin falan ihtiyacı yok! Bana ve benim gibi Türkiye'yi biraz daha hızlı ve doğru okuyanlara ihtiyacı olan tek bir parti var şu anda. O da CHP! Elbette ben tüm partinin bir yanlışlar ordusundan oluştuğunu söylemiyorum. Elbette ki çok doğru insanlar da var içlerinde ama herhalde çoğunluğun kimyası onların kimyasını da bozduğundan ortaya çıkan tablo kahredici oluyor CHP açısından. Kötü görünüyor yani. Ha muvaffak olur muydum bilmiyorum ama işte sırf Türkiye fotoğrafını doğru okumasına yardımcı olmak adına ve her daim alkış çırpan etrafının inadına; "Yine çıplaksınız kralımmmm" demek için Kılıçdaroğlu'nun yanında olmak isterdim.
Dün uzaktan uzağa da olsa böyle bişi yapmaya çalıştım aslında. Gerçi bazıları CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, etrafını saranlar tarafından doğru yönlendirilemediğini ele aldığım dünkü yazının ironik falan olduğunu düşünmüş ama değil. O yazıda zerre ironi mironi yoktu. Aksine tamamen halisane duygularla kaleme alınmış bir yazıydı ve inanır mı inanmaz mı bilmiyorum ama gerçekten de bana çok üzüntü veriyor Sayın Kılıçdaroğlu'nun "sert muhalefet edeyim" derken ikide bir bu duvara toslaması durumu! Hangi mantıkla söyledi o sözleri bilmiyorum ama iktidar partisi İstanbul'da 90. yılına yakışır olağanüstü bir projeyi Cumhuriyet'e armağan ederken, ana muhalefetin, üstelik de sahip olduğumuz Cumhuriyet'i kuran bir partinin liderinin Tandoğan'a inip Başbakan'la ilgili mide bulandıran o bel altı lafları hem kendisini, hem de liderliğini yapmakta olduğu partiyi gerçekten güç duruma düşürdü. Dünden beri iktidar cenahından yapılan açıklamalar anlatmak istediğimi çok güzel özetliyor. Düşünün... Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç "Ağzına biber sürmek lazım!" dedi Kemal Bey için.
Ha tabii bu arada Kılıçdaroğlu'nun Cumhuriyet'in kuruluşunun 90. yılında; "Dolmabahçe'de oturup Kadıköy vapurundan inen kızları dikizleyen Başbakan" laflarından hicap duyan sadece ben değilim. Dün aynı duyguları yaşayan birkaç CHP'li siyasiden aldığım telefonlar aslında yazdıklarımın hiç de boşa gitmediğini gösteriyordu. Arayanlar arasında hele hele bi tanesi vardı ki! Söylesem yer yerinden oynar ama söz verdiğim için adını yazmayacağım o mühim şahsiyetin ettiği şu sözleri Sayın Kılıçdaroğlu'nun dikkatine sunuyor ve yazımı burada noktalıyorum:
"Atatürk'ün kurduğu bu parti, üstelik de onun armağan ettiği bir günde iktidara muhalefet yapacağım diye ortaya çıkan bir lider tarafından hiçbir tarihte böyle düzeysizleşmemişti!"