Sonunda arzulanan oldu ve günlerden beri yürütülen kara propaganda nihayet sonuç verdi ve adıyla özleştiği sarıkırmızılı kulüple Fatih Terim'in ilişkisi çok korkunç şekilde bitirildi.
Bilmiyorum bahtiyar oldu mu bu kara propagandanın medyadaki tetikçileri ama şundan emin olsunlar ki ne olduysa Galatasaray'a oldu. Kaybeden ne Terim oldu, ne de onu gönülden destekleyenler! Kaybedenler kendileri ve bir de hizmet ettikleri burnu Kaf Dağı'nda olan o çokbilmiş başkanları Ünal Aysal ve tayfası oldu!
Terim bitmez. Terim devrilmez. Şimdilik gider. Gider ama bir gün muhakkak yine o kulübe geri döner ve kaldığı yerden de devam eder.
Sanırım anlamışsınızdır yazdıklarımdan. Gerçekten de çok sinirliyim. Çok gerginim. Çünkü göz göre göre yapıldı Fatih Hoca'ya bu zulüm. Geçen hafta yine bu köşede yapılmakta olan çirkinliğin ve hedefinin ne olduğunun sinyallerini verdim. http://www.sabah. com. tr/Yazarlar/ yukselir/2013/09/17/ infazlama-sirasi-fatih-terim-de-mi
Ama tabii onların asıl amacı tam olarak bu değildi. Onların niyeti Terim'i ağza alınmayacak laflarla itibarsızlaştırıp, sinirlerini bozup, demoralize etmek ve kendiliğinden istifasını sağlamaktı. Fakat hoca yemedi bu oyunu! İstediklerini yapmadı. Çünkü ne olursa olsun, kim ne yaparsa yapsın onun için aslolan camiadaki taraftarlardı. Onlara arkasını dönmezdi. Ve nitekim kara propaganda ekibinin kendisine günlerce hakaretlerle saldırısına; "Hiçbir reel başarısı yok, o sadece kâğıttan bir kaplan" gibi çapsız cümlelerle hedef göstermesine rağmen sonuna kadar göğüs gerdi ve pes etmedi. Bütün tezgâhlarına rağmen onun pes etmediğini gören Aysal ve yanındaki mektepli tayfa da sonunda dayanamayıp hocanın ipini kendileri çekti.
Şahsen ben ilişkinin bu biçimde bitmiş olmasından memnunum. En azından taraftar kimin gerçek GS'li olduğunu gözleriyle gördü. Çok açık yazıyorum: Amaçları kulübe değil, kendilerine itibar sağlamak, kulübün adını kullanıp kendilerine yontmak olan Aysal ve yönetimi bana göre bitmiştir artık.
Bazıları Fatih Hoca gitti diye arkasından şöyle yazdı: "Allah taksiratını affetsin!" Şimdi ben aynı cümleleri Aysal ve yönetimi için söylüyorum. Ve ekliyorum: "Allah sadece taksiratınızı affetmesin! İki yüzlülüğünüzün, yalancılığınızın ve şişkin, hormonlu egolarınızın hesabını da sorsun!"
Ne istediniz be kardeşim adamdan? Ne yaptı size? Hem siz kimsiniz ki ondan size biat etmesini istiyorsunuz? Aysal diyormuş ki: "Arıyordum telefonlarıma cevap vermiyordu!" Dün TFF Başkanı Yıldırım Demirören çok güzel bir şey söyledi Aysal'ın bu sözlerine dair! Dedi ki: "Ben kimi ararsam telefonuma çıkar. Çıkmazsa hatayı kendimde ararım!"
Aynen durum budur aslında. Terim'in yerinde ben de olsam Aysal'ın telefonlarına cevap vermem. Sen gideceksin boğazın kenarında kurdurduğun masalarda, yatlarda viskileri devirip devirip Fatih Hoca hakkında ağza gelmeyecek hakaretleri edeceksin... Bir gün hatta dayanamayıp G.Saray TV'nin genel müdürünü arayıp; "Kaldır şu adamın kliplerini! Televizyonumda onun adını bile görmek istemiyorum!" diyeceksin. O sana, "Ben profesyonelim! Florya'nın anahtarı sadece bende olacak ve tek yetkili ben olacağım. Kimi istersem onunla çalışırım. Çünkü başarılı olsam da olmasam da bunun hesabını verecek benim" dedi diye öfkelenip; "Hayır! Bülent Tulun'u da yanına alacaksın! Ben böyle istiyorum" diye dayatacaksın. Protokol tribününde yanına oturtup, yedirip içirip ağırladığın sözüm ona gazetecilere; "Ben bu kulübün başkanıyım beni sallamıyor hoca! Bana Adana'daki genelevde çalışan çaycı kadın muamelesi yapıyor. Elemansa elemanlığını bilsin!" diye ağlayacak, dertleneceksin, sonra da o Fatih Hoca'nın senin telefonlarına cevap vermesini isteyeceksin!
Var mı ya böyle bir edepsizlik? Kim kime bu muameleyi yapmış da, karşılığında saygı ve sevgi görmüş?
Pardon ama siz Fatih Terim'i ne sandınız? Çiftliğinize alıp beslediğiniz, büyüttüğünüz ve "hadi koçum saldırrr" diye piyasaya sürdüğünüz tetikçiler gibi gurursuz, onursuz ve cibilliyetsiz mi?