Hatırlarsanız, geçtiğimiz şubatta Taraf gazetesi "MİT bizi sahte evrakla dinledi" başlığı ile manşetinden verdiği haberde, gazetenin yayın yönetmeni Ahmet Hüsrev Altan başta olmak üzere, 6'sı gazeteden biri de dışarıdan olmak üzere toplam 7 kişinin telefonlarının MİT tarafından dinletildiğini iddia etmişti. MİT'in casusluk suçlarına karıştıkları iddiasıyla dinlemeye aldığı Yasemin Çongar, Markar Esayan, Mehmet Baransu, Amberin Zaman ile Mehmet Altan mağdur olduklarını öne sürüp şikâyetçi olmuşlardı. Ve bunun üzerine de gazetenin avukatı MİT hakkında "Usulsüz dinleme, resmî evrakta sahtecilik ve özel hayatın gizliliğini ihlalden" suç duyurusunda bulunmuştu. Sonrasında ne olup bittiğini bilmiyorduk.
Dün Ankara'dan gelen bir habere göre İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı söz konusu kişileri dinleyen MİT hakkında soruşturma yapabilmek için Başbakanlığa izin için başvurmuş. Haber kaynağım belgeyi tarafıma henüz ulaştırmadı ama telefonda satır satır okudu. Gülmekten yarıldım duyduklarım karşısında! Çünkü Tarafçıları dinleyen MİT hakkında savcılığın soruşturma için Başbakan'dan izin isterken sıraladığı gerekçeler ve argümanlar tam bir komedi!
Ne demiş savcılık Başbakan'a biliyor musunuz? "MİT güzide bir kurumumuz. Bu kurumumuzun yöneticileri hiç de kendilerine yakışmayan bir olaya imza atmışlardır. Vatandaşı sahte kod adlarıyla 'casusluk olaylarına karıştılar' deyip dinlemişler. Bu olay MİT üzerinde çok olumsuz etkiler bıraktı. Yapılan bu dinlemeler nedeniyle vatandaşta, 'Acaba ben de dinleniyor muyum?' şeklinde bir paranoya oluştu. MİT'in bu yanlış hareketi vatandaşın devlete güveninin zedelenmesine sebep oldu. O nedenle izin verirseniz söz konusu belgeyi düzenleyen görevliler hakkında, evrakta sahtecilik, haberleşmenin gizliliğini ihlal, özel hayatın gizliliğini ihlal ve görevi kötüye kullanmak suçlarından soruşturma başlatmak istiyoruz!"
Başbakan ne der, savcılara izin verir mi vermez mi bilmiyorum. O onun bileceği iş ama savcıların dilekçede kullandığı ifadeler hakikaten çok komik değil mi? Hale bakınız! Sanki dersiniz vatandaştaki, "Ulan acaba beni de dinliyorlar mı?" paranoyasının başlamasının nedeni MİT'in Tarafçıları dinlemesi... Sanki ondan önce öyle bir paranoya yoktu. Bu memleket telefon dinlemelerinin nasıl bişi olduğunu MİT'in Ahmet Hüsrev Altan'ı, Yasemin Çongar'ı 2009'da dinlemesi sayesinde öğrendi! Allah için hepimiz çok rahattık telefonlarda konuşurken. Bir gün dahi olsun aklımıza düşmemişti birilerinin telefonumuzu dinliyor olabileceği. Güven içindeydik hepimiz. O kadar büyük bir güvendi ki bu, şaşırıp kaldık zaten Tarafçıların başına geleni duyunca...
Bu dilekçeyi yazan savcı daha önce acaba başka bir ülkede mi yaşıyordu? Ergenekon Soruşturması diye bir şey duymadı mı?
Evet millet olarak paranoyak olduk telefon dinlemeleri nedeniyle. Ama bizi paranoyak yapan Tarafçıların dinlenmesi miydi? Yoksa ondan çookkk evvel başlayan derin devleti çökertme adı altında yapılan soruşturmalarda yapılan suistimaller zinciri miydi? Ne yani? Önüne geleni dinleme, kaydetme, sonra da eften püften konuşmalar dahil bunları iddianamelere yazıp milletin gözüne dayamalar, medyaya servis edip yayınlatmalar filan 2007 itibarıyla başlamamış mıydı? Yazmaya kalksam o günlerdeki telefon dinlemeleri ile ilgili rezaletleri, gazetenin en az 10 sayfasını filan işgal etmem gerekiyor. Edemeyeceğime göre yazıyı burada kesmek zorundayım ama bitirmeden evvel Tarafçıları dinledikleri için hassasiyet gösterip MİT yetkilileri hakkında soruşturma izni isteyen savcılığa da şu suali sormak istiyorum: "Pardon ama Sayın Savcım. Bu milletin, 'acaba beni de dinliyorlar mı?' paranoyasına sahip olması kimin eseri?
MİT'in mi? Yoksa daha önceki rezaletlere aynı şekilde hassasiyet gösterip müdahale etmeyen sizlerin mi?