Kürt halkının yıllarca gasp edilen haklarının geri verilmesi konusunda attığı onca radikal adımın takdir edilmemiş olmasının Başbakan Tayyip Erdoğan'ı incittiğini epey zaman önce hissetmiştim. Son genel seçim öncesi miting yaptığı Niğde'deki görüşmemizde bugün olduğu gibi öfke dolu değildi belki ama bugünküne benzer şu ifadeleri kullanmıştı; "Ne olacak bu Kürt meselesi?" sorusuna karşılık verdiği yanıtların arkasında ben yine de attığı o tarihi adımları devam ettirmeye hazır bir Başbakan görmüştüm o gün. Demişti ki; "Bugüne kadar bölge halkına üvey evlat muamelesi gösteren bu devletin ayıplarını örtmek için elimizden geleni yaptık. O kabahatli yılların acısını lafta değil, çıkardığımız yasalarla, koyduğumuz uygulamalarla hafifletmeye çalıştık. İnkâr ve asimilasyon politikalarına tamamen son verdik. Bölgenin kalkınması, bölge halkının ekonomisinin düzelmesi amacıyla kimsenin cesaret edemediği ekonomik politikalara imza attık. Ama bütün bu yaptıklarımız bölge halkının geçmişteki ezilmişliğini, yok sayılan kimliğini kullanıp onun üzerinden siyaset yapanları tatmin etmedi. Hâlâ kavgaya devam etmek istiyorlar. Ve ben neden bunu istediklerini artık anlayamıyorum!"
Kırgındı. Ve bu kırgınlığının nedeni BDP'nin PKK güdümlü siyaset yapıyor olması ve bu siyasetinin bölgede epeyce bir kesimden karşılık buluyor olmasıydı. O gün birileri çıkıp, 'Kavgayı bırakalım. Önümüze bakalım' mesajını verseydi yine de bölgeyle ilgili politikalarına devam edebileceği bir noktadaydı Başbakan.
Ama demediler. Demedikleri gibi PKK'nın terörüne çanak tuttular her defasında. Ve Başbakan'ı, "Açılım maçılım yok artık!" diyebilecek noktaya getirdiler sonunda. Bence bunu yapanlar oturup şimdi düşünmeli. PKK güdümlü BDP siyasetinin peşinden giden Kürtler, "Daha mı iyi oldu acaba?" diye gelinen noktayı sorgulamalı.
Ne geçti elinize merak ediyorum.
Bunu mu istiyordunuz?
Gemileri tamamen yakmaya kararlı, attığı tüm adımları bir kalemde silmeye meyilli, sonucu ne olursa olsun başladığı noktaya dönmeye hazır bir Başbakanı mı arzuluyordunuz?
Arzunuz bu ise başardınız.
Aferin hepinize!
Bu arada biliyorum ki sizler bu durumdan yani Başbakan Erdoğan'ın öfkesinden, kırgınlığından, kızgınlığından pek hicap duymuyorsunuz. Zira zaten istediğiniz buydu. Niyetiniz, üzüm filan yemek değil, bağcıyı dövmekti. Dövdünüz ve 2007 yılında kiminin, 'Kürt', kiminin, 'Demokrasi' kiminin ise, 'Güneydoğu' açılımı dediği o tarihi ve son derece mühim adımları atan bir lideri bu noktaya taşıdınız. Ama ben yine de pes etmeyeceğim.
Onun için nankörlüğünüz sayesinde yılgınlığa düşen Başbakan'a bir çağrıda bulunacağım;
"Sayın Başbakanım... Sadece benim değil, 'evrensel insan hakları beyannamesini' ilke kabul eden, saygı duyan her bireyin gönlüne, attığınız o tarihi adımlarla taht kurdunuz. Sonuçta bir sabır çizgisi vardır insanoğlunun. Belli ki siz o sabır çizgisini aşmışsınız artık. Haklısınız! Zira bugüne kadar hiçbir liderin cesaret edemediği politikalarla çıktınız kamuoyunun karşısına. Batıdaki seçmeninizi kızdıracağını bile bile Kürt halkının haklarının teslim edilmesi uğruna tüm cesaretinizle olayların üzerine gittiniz. Bazıları anlamadı. Anlamak istemedi. Onun için de şimdi isyan ediyorsunuz. Edin. Kim, neye nankörlük yapıyor ise fırsatını bulduğunuzda dile getirin. Ama lütfen durmayın Sayın Başbakanım. Kim ne hainlik yaparsa yapsın, kim ne hesapla kavgaya devam ederse etsin, attığınız o tarihi adımlarla 'solculuk' maskesi altında yıllarca bu ülkede siyaset yapanların bile pabucunu dama atan lider olarak yolunuza devam etmenizi ve oğlumun Türkiye'si için sağlam temeller atmanızı rica ediyorum. Elbette birlik. Elbette dirlik. Elbette kardeşlik ama bütün bunların olabilmesi için önce silahların susması gerekiyor. Susması için de sizin bıkmadan demokratik adımlarınızı devam ettirmeniz. Sayın Başbakanım... Yılgınlığınız karşısında hem o yakada, hem bu yakada gevrek gevrek gülenlerin olduğunu siz de biliyorsunuz. Çok memnunlar onlar bu gidişattan. Ama mühim değil. Gülsünler. Sonuçta biz, hep beraber bu ülkede tam demokrasi ve eşitlik adına olan inancımızla yolumuza devam ettiğimiz müddetçe yine son gülen olacağız!"