Dün epeydir görüşmediğim CHP'li haber kaynağımla bir aradaydık. Çantası dolu gelmiş görüşmeye. Sağ olsun... Varolsun... "Partide neler oluyor? Bu aralar kim kiminle dans ediyor?" türünden bir yığın kulisi koyduktan sonra önüme şöyle bir analiz yaptı:
"Kılıçdaroğlu'nun durumu malum. Gidişi gidiş değil! Parti tabanı da, tavanı da kendisinden çok rahatsız. Ama buna rağmen kimse sesini yükseltmiyor. Daha doğrusu yükseltmek istemiyor. Herkes ki buna Baykal ve Sav da dahil, Kemal Bey'in vereceği ilk sınavı bekliyor!"
Ben de biliyorum ki o sınav eğer mecliste bir konsensüs sağlanırsa önümüzdeki yıl ekimde yapılacak yerel seçimler. Eylülü saymazsak son derece kritik olan bu seçime 1 yıl kaldı. Anlayacağınız Kılıçdaroğlu ya 1 yıl daha oturur o koltukta ya da bir daha oturamayacak şekilde gider! Sanırım kendisi de bunun farkında. Zira CHP'li dostum Kemal Bey'in tüm adaylıklarla tek tek ilgileneceğini sık sık çevresine vurguladığını söylüyor.
Diyor ki; "İstanbul'u alırsa kendi iktidarını uzun yıllar garantileyeceğini çok iyi biliyor genel başkan. İstanbul bu garantinin en büyük parçası. Bomba gibi bir planı var. Biliyorsun. Başını Erdoğan Toprak, Aydın Ayaydın ve Zafer Mutlu üçlüsünün çektiği ve aralarında Aydın Doğan gibi isimlerin de bulunduğu ekibin tek hedefi Mustafa Sarıgül'ü CHP'den İstanbul'a aday göstermek. Son zamanlarda vazgeçmiş görüntüsü veriyorlar bu hedeflerinden ama yalan! Aksine kafaya koydukları planı hayata geçirmek için tıkır tıkır çalışıyorlar üzerinde!"
Şaşırmadım. Çünkü adlarını "Sarıgül Dostları" koyduğum bu ekibin Kılıçdaroğlu'na sürekli Mustafa Sarıgül'ü kurtuluş adresi olarak gösterdiğini bilmeyen yok. Kaynağıma göre Kılıçdaroğlu'na kalsa hemen bugün açarmış aslında partinin kapısını Sarıgül'e. Ama "Sarıgül Dostları" izin vermiyormuş buna. Çünkü yıpransın istemiyorlarmış son kozları. Öyle ya! Seveni var, sevmeyeni var adamın. Bugün gelse partiye, hakkında doğru ya da yanlış 40 bin laf çevrilir. Hem içerden, hem de dışarıdan. Eee hakikaten ne gereği var buna?
Sonuçta konu İstanbul! Herkesin gözbebeği dev metropol. Adımını attığı anda yeri gümbür gümbür sallayan fil! Kim binerse üzerine malı götürür. Çünkü "İstanbul" demek, Türkiye'nin yarısından fazlasına sahip olmak demektir.
İşte tam bunları düşünürken nedense aklıma birden son zamanlarda İstanbul'a bir göz koyanın da kendisi olduğunu açık açık deklare eden Gürsel Tekin geldi.
"Peki ya..." der demez anladı lafı nereye getireceğimi haber kuşum. Kulis erbabım.
"Biliyorum. 'O da farkında mı bu büyük oyunun?' diye soracaksın. Farkında değil tabii. O harbi harbi İstanbul için çalışıyor. Kemal Bey; 'Çalış bakalım. Anketler sonunda seni işaret ederse neden olmasın?' demiş, gazı vermiş adama ama tabii hikâye... Çünkü Kılıçdaroğlu malum ekibin telkinleri sayesinde İstanbul için Mustafa Sarıgül'ü koymuş zaten kafaya! Çaktırmıyor bunu o başka. Fatih Sultan Mehmet'in taktiğini uyguluyor. O da öyle yapmış ya vakti zamanında. Bir yandan Bizanslılara 'şehrinizde gözüm yok' mesajları vermiş ama bir yandan da İstanbul'u teslim almak için gizli gizli top üstüne top döktürmüş! Kemal Bey de Sarıgül'le görüşmüyor. Konuşmuyor ama el altından topu döktürüyor!"
Kaynağımın anlattıklarını yazmadan evvel saatlerce düşündüm. Hatta "doğru mudur, değil midir acaba?" deyip güvendiğim bir iki kişiye daha sordum. Aralarından birinin analizi hayli ilginç geldi bana. Aynen paylaşıyorum ve yorumunu da size bırakıyorum.
"Valla. Kemal Bey'in böyle bir planı var mı yok mu bilemiyorum. Ama neden olmasın? Sarıgül İstanbul'u almak için büyük şans. Adamın ismi var. Tecrübesi var. Parası var. Alevi'den, Sünni'den, Kürt'ten, Türk'ten, Ermeni'den, Musevi'den, medyadan, iş dünyasından ve hatta hatta Gülen Cemaati'nden bile garantili desteği var. Akıllı bir lider zaten Sarıgül'ü göz ardı etmez. Ben de olsam onu aday gösterirdim. Son dakika ortaya çıkana laf edilse bile kamuoyu nezdinde bir inandırıcılığı olmayacağı için gelinlik kız gibi saklardım bir köşede!"