Hale bakınız lütfen!
Ne diye bağırıyoruz biz yıllardır?
"Kocasından, imam nikâhlı adamından, sevgilisinden, babasından, ağabeyinden, erkek kardeşinden, patronundan... Velhasıl etrafındaki bütün ayılardan ve magandalardan şiddet gören kadın muhakkak devlet korumasına alınmalı!" diye...
Peki şiddete maruz kalmış kadını koruma altına alınca kime emanet edeceğiz?
Yani kim ya da kimlerden, 'o kadın bir daha aynı şeyi yaşamasın' diye sahiplik etmesini isteyeceğiz?
Tabii ki vatandaşın can güvenliğini korumakla mükellef devletin polisinden!
Bu polisten yani...
Karakolun ortasında ellerine geçirdikleri kadını evire çevire dövmekte, acımasızca tekmelemekte, suratının ortasına ortasına yumruklar sallamakta hiçbir anormallik görmeyen Türk polisinden!
Utanç duydum o görüntüleri izlerken.
Üzerine bir de İzmir Emniyet Müdürlüğü'nün o maganda memurlarının insanlık suçunu örtbas etmek adına yaptığı, "O kadın kimliksiz bir konsamatristi! Polise direnmiş ve hakaret etmiştir" açıklamasını okuyunca...
İnanın ne yazacağımı, nasıl bir tavır alacağımı bilemedim...
Kahroldum sadece.
Ve oturup uzun uzun düşündüm üzerine. "Nasıl olacak?" dedim.
Şiddet gören kadının sığınacağı ilk liman olan karakolda bile, orada görev yapanların evdeki dayakçıdan hiçbir farkı olmadığı ayan beyan ortadayken...
O karakollardan sorumlu ilin Emniyet Müdürü hâlâ; "Vurun lan kahpeye!" zihniyeti taşıyorken...
Ve bu zihniyetine rağmen hâlâ o koltukta pişkin pişkin oturmasına müsaade ediliyorken...
Bütün bu olan bitenden sorumlu ülkenin İçişleri Bakanı, toplumda infiale neden olan bu olay karşısında kamuoyunun karşısına çıkıp bir cümle bile söylemiyorken...
Kadın şiddetten nasıl kurtulur?
Söyler misiniz nasıl?