Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Devletin polisi gazetecinin uşağı mıdır?

Uzun zamandır yazmayı, gündeme taşıyıp tartışılmasını istediğim bir konuydu şu bazı gazetecilere tahsis edilen polis koruması meselesi.
Her defasında, "Yarın bu konuya bir el atayım" dedim ama hep araya giren sıcak gündem dolayısıyla aslında son derece mühim olan bu konuyu öteledim.
Ama geçen cuma gazetemizin özel istihbarat müdürü Abdurrahman Şimşek'in bu konu ile alakalı başına gelen tatsız olayı öğrenince, uzun zamandan beri ötelediğim bu konuya ivedilikle girmeye karar verdim.
Sevgili okurlarım. Çok yakından tanığım ki, Abdurrahman'ın başı son zamanlarda özellikle PKK'yla ilintili yapmış olduğu haberler dolayısıyla büyük belada!
Gerek haberlerine konu olan birinci şahıslardan, gerekse o şahısların bağlantılı olduğu yasa dışı terör örgütünden sık sık ölüm tehdidi alan bu arkadaşımız, geçtiğimiz ekim ayında acil koruma talebi ile İstanbul Valiliği'ne başvuruda bulunmuş.
Ama işe bakınız ki, arazi haberciliğinden bihaber, sadece poposunun üzerinde oturup sallamaktan ve ahkam kesmekten başka hiçbir meziyeti olmayan sözüm ona gazetecilere bile koruma tahsis edebilen valilik Abdurrahman arkadaşımızın bu talebine olumlu bir yanıt vermemiş.
Üstelik de yazdığı dilekçesinin sonunda; "Terör örgütü kapsamında birçok kez ölüm tehditleri almama rağmen korunma başvuruma devletin can güvenliğim için koruma ekibi vermemesi çok manidardır. Her gün korkuyla acaba nerede öldürecekler endişesiyle yaşıyorum. Eğer suikast sonucu öldürülürsem, İstanbul Valiliği ve tüm Koruma Kurulu üyeleri ölümümden sorumlu olur. İstanbul Valiliği tarafından acil olarak can güvenliğimin terör örgütü kapsamında koruma altına alınmasını talep ediyorum!" demesine rağmen!
Açıkçası, meseleye dikkatini çekmek istediğim İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun duruma el koyacağını ve Abdurrahman arkadaşımızın talebiyle ilgili muhakkak bir düzenlemeye gideceğine adım gibi eminim.
Ancak benim bu yazıda dikkat çekmek istediğim bir başka nokta daha var!
Benim derdim devletin biz gazetecilere sağladığı bu imkânı utanmadan suiistimal eden bazı hadsiz gazetecilerle.
Kendisine sadece ve sadece güvenlik amacıyla tahsis edilen polis memurunu bir uşak gibi, hizmetçi gibi kullanmakta hiçbir beis görmeyen utanmazlarla!
Devletin maaşlı memurundan kah çocuğunu okula götürüp getirmesini, kah karısına şoförlük yapmasını, kah mutfağına sokup yemek yapmasını, kah markete gönderip alış veriş yapmasını isteyenlerle!
Gayrimeşru ilişkileriyle iletişimi, (mesela metrese para göndermek gibi) koruması üzerinden sağlayanlarla!
Bu da nasıl oluyor filan demeyin sakın sevgili okurlar!
İnanın oluyor.
Maalesef, bazı kendini bilmez gazeteciler, "Benim can güvenliğim tehdit altında" deyip, devletten kendisine koruma tahsis ettiriyor. Ondan sonra da kendisine tahsis edilen devletin o memurlarını babasının uşağı gibi dilediğince kullanıyor!
Tabii burada tek sorun devletin korumasının değişik hallerinden faydalanmak filan değil.
Başka edepsizlikler de var!
Mesela kendisi keyfe keder İstanbul sokaklarını arşınlarken filan yanındaki devlet memurunu utanmadan sabaha kadar kapının önünde bekletmek gibi!
Sorsan; "Onun işi o ama!" der.
"Benim can güvenliğim için gerekirse 24 saat beklemek!"
Hayır kardeşim onun işi o değil.
Onun işi, sen İstanbul'un ünlü mekânlarından birinde veyahut da bir dostunun evinde fındık, ceviz filan kırarken seni kapının önünde bekçi gibi beklemek değil.
İlla istiyorsan kendine bir bekçi o zaman git kendine profesyonel bir adam tut!
Batılı bunu yapıyor.
Oralarda devlet mevlet koruma sağlamıyor!
Parasını basıyor, istediği 'bodyguard'ı istediği şekilde yanında çalıştırıyor!
Böyle yapan adama ne diyebiliriz?
Maaşını kendi bütçesinden veya çalıştığı özel şirketinin bütçesinden karşılayan kişi, korumasından şoförlük yapmasını da ister, karısının ya da çocuğunun hizmetinde kullanmak da!
Ama devletin memuruna bunu yapamaz!
Yaptıramaz!
Ha tabii bu gibi durumlarda tek kabahatli o memuru bu şekilde kullanan adı bizde saklı o şuursuz gazeteciler mi?
Kendisinin bu biçimde kullanılmasına müsaade eden devletin memurunun hiç mi kabahati yok?
Elbette ki var!
Soruyorsunuz şimdi değil mi; "eee niye müsaade ediyor?" diye...
Niyesi ortada!
Çünkü adam devletten aldığı maaşın üzerine, bütün o edepsizliği yapan sözüm ona kalem üstadından ayrıca besleniyor da ondan!
Bildiklerimi yazsam...
Gördüklerimi anlatsam...
Kimler kimler rezil olur ama şimdilik buna ihtiyaç duymuyorum.
Ancak sizlere söz veriyorum...
Eğer şu yukarıda anlattığım duruma İçişleri Bakanlığı müdahale etmez ise yemin ediyorum, 'kimin, hangi gazetecinin, kaç yıldan beri, kaç koruması var? Ve bu korumalarıyla ilişkileri ne düzeyde? Kim hangi korumaya nasıl muamele çekiyor ve bunun karşılığında ne veriyor?' hepsini afişe edeceğim...
Ve hayatı gerçekten tehdit altında olan gazetecilere değil de, ahbap çavuş ilişkileri sayesinde koruma talep eden o gazetecilere kol kanat germekte hiçbir anormallik görmeyen yetkilileri de!..

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA