Biliyorsunuz. Son yazımda kadına şiddet konusunu ele almış ve çok başarılı bulduğum Bakan Fatma Şahin'e naçizane bir tavsiyede bulunmuştum. Şiddetin son bulması için ilk evvela şiddet uygulayan tüm erkeklere, "Ruh hastası" muamelesi yapılması ve tedavilerinin de devlet kontrolü altında zorunlu kılınması gerektiğini söylemiştim.
Tesadüf işte...
Aynı gün gazetelere yansıyan haberlerde Fatma Şahin'e bağlı bakanlığın bu yönde karar aldığı ve aldığı bu kararı da yasaya dönüştürme mücadelesinde olduğu yazıyordu. Bakanlıkla bu "pişti" durumu haklı olarak bizim mahalleden bazı arkadaşlara malzeme oldu.
"Hadi, hadi... Aldın bakandan tüyoyu! Sonra da kendi fikrinmiş gibi kaleme aldın di miii?" diyerek dalga geçen herkese cevaben yazıyorum:
Bakan Şahin'i milletvekilliği döneminden çok iyi tanırım. O dönemler sık sık görüşürdük telefonla. Ancak aramızdaki hemşerilik sebebi ile birbirimize, "Bacım" şeklinde hitap kullandığımız Fatma Şahin ile bakanlık koltuğuna oturduktan sonra bir kez bile görüşme imkânım olmadı! "Fatma Bacım" sanırım yoğun temposundan kaynaklı olsa yeni görevini tebrik etmek maksadıyla aramam dahil, ne yazık ki hiçbir aramama cevap vermedi! Hiçbir mesajıma dönüş yapmadı! Hal böyleyken, yani kendisiyle iki çift laf edecek kadar bir imkân dahi bulamazken, hatta bundan dolayı da epeyce bir kırgınlık yaşarken, nasıl olmuş da Bakan Şahin'den tüyo almış olabiliyorum, hakikaten anlaşılır bir durum değil!
Mesele burada tüyo meselesi falan değil arkadaşlar. Mesele, "aklın yolu birdir" sözünün bir kez daha hayat bulması yani pratiğe dökülmüş olmasıdır!
Anlatabildim mi?