CHP'de parti içi suların bir türlü durulmuyor olmasının, İstanbul ve Ankara gibi kilit noktalardaki kadrolarda bile sürekli bir değişimin yaşanmasının, artık olağan bir durum gibi algılanması ne tuhaf değil mi?
Düşünün ki, perşembe akşamı İstanbul'un yeni patronu olacak Oğuz Kaan Salıcı göreve atanıyor ama bu atama ne örgütlerde, ne de medyada ufacık bir heyecan yaratmıyor!
Ben dahil, hiçbir kalemin umurunda değil artık bu değişimler.
CHP savunucusu olduğu bilinen kalemler bile ilgisiz olan bitene.
Onlar dahi vazgeçtilerse... Gerisini siz düşünün artık!
"AKP iktidarını devireceğiz. Tek başımıza iktidarı ele geçireceğiz" şiarıyla yola çıkan Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin partiyi ne hale soktuğunu, siz muhakeme edin.
Biliyorum. Benim bu yazdıklarım yine canını sıkacak CHP'lilerin. Yine beni, "Yandaş olmakla, iktidar yalakalığı yapmakla" filan itham edecekler!
Ama ne yapayım? "Onlar öyle diyecekler" diye gerçekleri yazmayayım mı?
Yalan mı yani CHP'nin üzerine resmen ölü toprağı serilmiş bir görüntü verdiği?
Sormayayım mı şimdi; Bu CHP mi, AKP'yi devirip iktidar olacak? Partilerinin kuruluşunun 88. yılını kutlamak için Taksim'de 1000 kişi toplayamayan, Deniz Feneri Davası'nı protesto etmek için Çağlayan Adliyesi'nin önüne 100 kişi bile götüremeyen CHP mi? Bu CHP mi şu aralar bölgeye yaptığı ziyaretlerle Arap dünyasını sallayan, Obama, Sarkozy ve Cameron gibi dünya liderlerinin kâbusu olan Tayyip Erdoğan'ın tahtını sallayacak?
Bütün bir yazı tatil beldelerinde, yurt dışlarında keyif yaparak geçiren milletvekillerine sahip CHP mi AKP gibi halkın yüzde 50 desteğini alan bir iktidarın alternatifi olacak?
Bakın çok yakın tanık olduğum için yazıyorum. Koskoca yaz boyunca, partinin 29 milletvekili çıkardığı İstanbul'da kaç milletvekili ortada dolaşıp durdu biliyor musunuz?
Kaçı ilçelerine gidip çalışmalara katıldı, eylemlere, kutlamalara, toplantılara iştirak etti biliyor musunuz?
Sadece ikisi!
Onların da biri Süleyman Çelebi'dir.
Diğeri ise Mevlüt Aslanoğlu'dur.
Peki pardon ama neredeydi büyük bir tantanayla aday gösterilen Oktay Ekşi'ler, Binnaz Toprak'lar, Sabahat Akkiraz'lar filan?
Yaz uykusunda mıydılar?
Hadi diyelim, onların yaşı geçkin. Bu yüzden de çok fazla efor sarf edemiyorlar, yorulamıyorlar. Diğerleri gibi sokak sokak gezip ya da Taksim'e çıkıp, Çağlayan Adliyesi'ne gidip slogan atamıyorlar!
Ama ya diğerleri?
Paraşütle inip, listeden en baba sıralardan kendine yer kapanlar?
Onlar neredeydi?
Neredeydi mesela, Mehmet Emin Karamehmet kotasından gelip en seçilecek yere oturan, en genç milletvekili diye parlatılan Faik Tunay?
Yoksa onun da mı yaz sıcağı dolayısıyla kalp sancıları tuttu ve bundan dolayı evden dışarı adım atamadı?
Akıl vermek haddime değil ama ben olsam Kemal Bey'in yerinde derhal bütün vekillerden rapor isterim.
Hepsine hesap sorarım.
"Yediğin, içtiğin senin olsun sayın vekilim ama şu geçen 3 ayda, bu memleket için ne yaptığını, partine ne katkı sunduğunu hele bir anlat!" derim.
Mesela bu yaz gördük ki hepimiz, AKP'nin bütün vekilleri sokaktaydı. Hele ramazan ayı boyunca yaptıkları çalışmalar filan, anlatılacak gibi değil. Gözümüzle gördük adamların gayretlerini.
Görünce de dedik ki tabii; "Haaaa, demek ki iktidar öyle altın tepside filan sunulmuyor kimseye!
Hiç kimse boşuna bişi olmuyor."
Kusura bakmasınlar, onların vekillerinin bir kısmı İsviçre Alpleri'nde, bir kısmı güney sahillerimizde fink atarken, iktidarın vekilleri memleketinin sokaklarındaydı.
Bırakın vekillerini, bakanları bile tatil yapmadı!
Egemen Bağış'tan biliyorum. Eşi Beyhan Bağış dert yanıyordu sürekli; "Seçim bitti. Yaz geldi. İnşallah kavuşuruz dedik ama Egemen hâlâ ortalarda yok Sevilay! Emin ol, sen bir gazeteci olarak onu çocuklarından daha çok görüyorsun!"
Şimdi söyler misiniz lütfen bana, kim kime çalışmadan üç kuruş para verir?
Ne yani bu halk aptal mı seçimden sonra yüzünü bile görmediği CHP'lilere, bir dahaki seçimde yeniden oy verecek kadar!
Örgüt çalışmadan, örgütün önderleri çalıştırılmadan nasıl iktidar olacaklar acaba?
Yan gelip yatarak öyle mi?
Bu arada Allah'ı var. Aramız son zamanlarda bozuk da olsa, hakkını teslim etmem gereken bir insan var.
CHP'de bu işten en iyi anlayan, sokak kültüründen, örgütçülükten çakan tek kişi Gürsel Tekin'miş meğer.
Onun zamanındaki İstanbul İl Başkanlığı'nda acayip bir hareket vardı.
Valla. Keşke orada kalsaymış...
Hiç değilse örgüt böyle ölü toprağı serilmiş misali bir havada olmazdı.
Bu onun için de hayırlı olurdu hem.
En azından, kendini çıktığı o yüksek koltukların havasına kaptırıp, ilkelerinden, inandıklarından, arkadaşlarından, dostluklarından uzaklaşmamış, bugünkü gibi özünü kaybetmemiş bir Gürsel Tekin dururdu karşımızda!