Ergenekon Soruşturması başladığı gün itibarıyla, derin çetelerin çözülmesi, ortaya çıkartılması ve çökertilmesi bağlamında sonuna kadar destek veren bir gazeteci olarak dün yapılan operasyonlar karşısında epeyce kaygılandığımı belirtmeliyim.
Oda TV'de yapılan baskınlar sonrası ortaya çıkan belgelere dayandırılarak yapılan dünkü baskınlarda gözaltına alınan 11 kişiden sadece ikisini şahsen tanıyorum.
Biri Nedim Şener'dir. Diğeri ise Ahmet Şık'tır!
Nedim'le çok yakın bir arkadaşlığımız olmasa da geçmişte özellikle batık bankalar ve TMSF operasyonlarına dair yaptığı haberleri hep çok takdir etmişimdir.
Yanı sıra eleştirdiğim tarafları da olmuştur tabii.
Mesela çok ses getiren, "Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları" adlı kitabında, Emniyet'in suiistimallerine dair bütün gerçekleri göz önüne sererken, Hrant'ın katledilmesi için onu adeta hedef gösteren emekli general Veli Küçük'ü ve tayfasını ısrarla es geçmiş olmasını bir türlü anlamamışımdır.
İnşallah yanılmıyorumdur ama Nedim gibi işi sadece gazetecilik yapmak olan bir ismi, Soner Yalçın gibi yazdıkları ve yaptıkları ile derin çetelere hizmet etmiş bir adamla aynı kefeye koymak bence yanlış olmuştur.
Şimdi bazıları çıkıp, "Ele geçirilen belgelerde Nedim'e dair notları görmedin mi? Soner resmen Hanefi Avcı' nın kitabını yazanın Nedim olduğunu itiraf etmedi mi?" şeklinde efelenebilir.
Efelenmesinler boşuna!
Çünkü böyle bir durum gerçek bile olsa bu bugün Nedim'in gözaltına alınıp, Ergenekonculukla itham edilmesine yol açacak bir durum değildir!
Diyelim ki Hanefi Avcı anlatmış, Nedim de oturmuş onun adına kitabı yazmış!
Bunun hukuksal açıdan ne gibi bir sakıncası var ki?
Bu ülkede bir başkasının anlattıklarını yazıya dökmek, kayıtlara geçmek ne zamandan beri suç kabul edilir oldu ki?
Meseleyi medya etiği açısından ele alıp, "Nedim senin gibi ödüllü bir gazeteciye Hanefi gibi problemli adamın taşeronu olmak yakışmadı!" diyebiliriz ama "Bunu yaptığın için sen Ergenekon Terör Örgütü üyesisin!" diyerek adamı itham edemeyiz.
Kaldı ki söz konusu belge sonrası Nedim, "Bilgim yok! Alakam yok!" deyip Soner Yalçın'a adeta savaş açtığını ilan etmedi mi? Hakkında suç duyurusunda bulunmadı mı? Şimdi bütün bu gerçekler ortadayken Nedim'in, Ergenekon Örgütü üyesi falan olduğunu söylemek, onu alıp o kirli adamlarla aynı kareye oturtmak biraz vicdansızlık olmuyor mu?
Ha şu anda biz bu kadarını biliyoruz. Eğer Nedim'i bugün Ergenekon Soruşturması'na dahil eden bizim bilmediğimiz, bilemediğimiz başka suçlamalar da varsa, söz veriyorum ispatlanmaları halinde bütün yazdıklarımı geri alacağım.
Ama bu operasyon sadece Soner Yalçın'da ele geçirilen notlara dayandırılarak gerçekleştiyse de, emin olun Nedim için gereken mücadeleyi vermeye devam edeceğim.
Ahmet'e gelince...
Onunla 22 yıl öncesine dayanan eski ama bitmiş bir arkadaşlığımız vardır.
Kendisine tam 12 yıldır dargın olsam da, onunla o günden bu yana görüşmüyor olsam da, dün evine yapılan baskını ve gözaltına alınışını buruk bir yürekle izlediğimi belirtmeliyim.
Bugün küs olsak da zamanında onunla kardeş gibiydik çünkü... 1989'da İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'ne ayak bastığım anda ilk tanıştığım öğrencilerden biriydi o. Hayatında ilk kez adım attığı İstanbul'da onun mihmandarı gibiydim. Ailemin içindeydi.
Bilmiyorum ben görmeyeli değişti mi, kendisini yeniledi mi ama benim bildiğim Ahmet, ne sanıldığı gibi azılı bir solcu, ne de Ergenekon'dan tutuklu olanlar gibi postal yalayıcısı, darbe şakşakçısı bir adamdır!
Bir şeyin daha altını çizeyim. Ahmet hakkında bazı internet sitelerinde onun üniversitedeki öğrencilik yıllarında yasadışı bir sol örgüt üyesi falan olduğu yazıldı, çizildi.
Biliniz ki o haberlerin hepsi külliyen yalandır.
Çünkü o yıllarda onu en iyi tanıyanlardan biri bendim!
Evet. Hep solcularla, sol görüşlü insanlarla arkadaşlık ilişkisi kurmuş, sol tandanslı bir görüntü vermiştir Ahmet ama asla ve katiyen yasadışı bir örgütle dolaylı ya da dolaysız bir bağlantısı olmamıştır.
Kaldı ki Ahmet'in o gün bir sol örgütle irtibatlı olması veyahut da bir örgüte destek vermiş filan olmasının onun bugün bulunduğu konumla olan alakası ne? Tamam. Eylemlere, gösterilere katılmıştır ama bu katılımı hiçbir zaman öğrenci kimliğiyle olmamıştır Ahmet'in. Çünkü Ahmet daha okula başlar başlamaz muhabir olarak Cumhuriyet'te iş başı yapmıştı. Allah için çömez olmasına rağmen de çok başarılı bir muhabirdi ve yakın arkadaşlıkları sayesinde özellikle üniversite çevresinden iyi istihbarat alır, rakiplerine çok güzel atlatma haberler yapardı.
Onun adını Yalçın'dan çıkan belgelerde görünce zaten çok üzülmüştüm.
Dün gözaltına alınınca daha da kötü oldum.
Çünkü onca yıl can cana, kan kana arkadaşlık yaptığım Ahmet'in bu kadar kirli ve pasaklı ilişkiler kurmuş olabileceğine katiyen inanmıyorum! Daha doğrusu inanamıyorum!
İnşallah yanılmıyorumdur da!