İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, bir İsrailli yetkilinin kendisine," Dünyada beslediğimiz kalemlerden başka bize sahip çıkan yok" dediğini öne sürerek korkunç bir çıkış yaptı. Dedi ki; "Bana isim de verdiler. Bu isimleri söylemeyeceğim ama kendileri ile görüşeceğim. İsraillinin 'beslememizden başka bize sahip çıkan yoktur' sözü gereği İsrail lehine devamlı bu katliamları örtenler, zannetmesin ki ben sessiz kalırım. Onları bütün dünyanın gözü önünde rezil ederim!" Şimdi bu iddia karşısında, "Aman canım bana ne bütün bunlardan! Sonuçta yarası olan gocunur! Benim yaram yok ki gocunayım!" falan deyip olayı geçiştirebilirim... Ya da, "Eyyy ahali...İnanın benden her halt olur ama ajan majan olmaz! Çünkü üzerinize afiyet birincisi bendeniz çok gevezeyimdir. Nerede olursam olayım, ne konuşulursa konuşulsun, dayanamayıp hemen konuya müdahil olurum ve emin olun o anda, oracıkta bütün bildiklerimi, duyduklarımı ortaya dökerim! İkincisi tamam arkadaşlarımın özeline ilişkin sırdaşımdır ama iş habere, ajanlığa, istihbaratçılığa filan gelince dayanamayıp muhakkak yamukluk yaparım!" diyerek kendimin neden asla ama asla ajan olamayacağına dair lüzumsuz detaylar aktarabilirim...
Ama bütün bunlara gerek yok sevgili okurlarım! Çünkü Yıldırım, "Mossad ajanı gazeteciler" iddiası ile ne yazık ki bütün medya mahallesi sakinlerini hedef almıştır... Ha, denilebilir ki mesela; "Hayır buradaki muhataplar sadece İsrail'in kanlı baskınına hoşgörü ile yaklaşan, 'kanlı baskının zeminini hazırlayan Mavi Marmara gemisi ve dolayısıyla İHH'nın tutumudur' görüşünü savunan kalemlerdir!" O zaman daha fecidir sonuç! İsim yazmaya gerek var mı bilmiyorum ama bu görüşü hangi gazetecilerin savunduğunu hepimiz biliyoruz değil mi? Ne yani şimdi bu arkadaşlar Mossad bağlantılarından dolayı mı İsrail'den yana tavır aldılar? Mossad beslemesi oldukları için mi kanlı baskının perde arkasını bir başka okudular?
Hadi canım...
İnanmıyorum! Daha doğrusu inanmak istemiyorum! Eğer bu iddia doğruysa korkunç bir sinsilikle karşı karşıyayız sevgili okurlarım. İğrenç bir manzara...Mide bulandırıcı... Tiksindirici... Bilmek istiyoruz kim bu gazeteciler? Kim bu hainler? Anlatsın derhal Bülent Yıldırım hangi İsrailli yetkili bu iddiayı aktarmış ona? Çıksın açık açık, "O gazetecilerin isimleri şudur şudur" filan desin! Sakın ha baskılardan filan korkup, "Yok ben öyle demek istemedim böyle demek istedim" veya
"Şu anda açıklamayacağım. Zamanı gelince" lafları ile demagoji yapmaya kalkmasın! Yaparsa kendisinin ben dahil bütün gazeteciler tarafından bir müfteri ilan edileceğini de sakın unutmasın!