Öymen'e kendisinden beklenen tavrı göstermediğini düşündüğüm için eleştirdiğim CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş bir mesaj göndermiş...
Epeyce uzun ve biraz da karmaşık açıklamasının sonuna eklediği son cümlede beni bukalemun olmakla suçlamış...
Demek istemiş ki yani; "AKP'ye yalakalık yapıyorsun!" Zaten bunu kısa bir süre önce kendisiyle röportaj yapmak üzere gittiğim CHP Genel Merkezi'nde de ima etmişti... Kayıt cihazımın "on" düğmesine basar basmaz soru sormama fırsat vermeden konuşmaya başlayınca zat-ı muhterem, "Dilerseniz ben soru sorayım, siz cevaplayın... Bu iş böyle oluyor" diye uyarmak zorunda kalmıştım. Espriyle karışık, "Sevilay... Bak patronaj soruları sormayasın haaa!" filan diyerek garip bir cevap vermişti...
Ben aldırmayıp devam edince de pek bir şaşırtmıştım onu...
Tıpkı Kılıçdaroğlu, Gürsel Tekin, son grupta susturmak için ağzına biber sürdükleri partili Muharrem gibi... Çünkü CHP'de gelenek bu değildir... İyi bilirim... Gelenek, tepe kadrolarının politikalarına ya emme basma tulumba gibi kafa sallamak ya da öylece bakakalmaktır!
Diyelim ki siz bu geleneği bozdunuz. O zaman hazırlıklı olun, "Kardeşim bizim seninle işimiz olmaz. Sen, CHP'yi linç kampanyasının bir parçasısın! Piyonsun" suçlamalarına...
Peki bu durumda siz ne cevap verebilirsiniz? Şöyle diyebilirsiniz mesela: "Haklısınız. Çünkü benim tek derdim, 'Ben de sizdenim. Sizin içinizdenim' deyip, çantada keklik saydığım Alevilerin sırtından Genel Merkez'de bir koltuğa hallice yerleşmek, sonra da bu partinin rantını, mesela mümkünse bir matbaa üzerinden hüpletmek! Ya da Ankara'nın filanca sokağındaki üç kuruşluk binayı, yağlayıp, ballayıp, derin ve köklü sendikalardan birine okkalı bir rakama kakalamak! Ardından da zamanında, 'ırkçı ve faşist' diye kapıya yaklaştırmadığımız belalı adamlara kol kanat germek!"
Mesela yani...