Amerikan Merkez Bankası'nın varlık alımlarını azaltacağını Mayıs 2013'te açıklamasının ardından küresel piyasalarda oynaklıklar başladı. Ve ABD uzun vadeli tahvil faizlerindeki yükselme nedeniyle gelişen ülkelerden para çıkışları başladı.
Dolayısıyla gelişen ülke varlıklarına gelen satışlar nedeniyle hisse senedi fiyatlarında gerilemeler yaşandı.
Gelişen ülke varlıkları ve para birimleri yeniden fiyatlanma sürecine girdi.
Gelelim ülkelerden para çıkışlarına karşı kırılganlığı önleyen göstergelere... Bu türden para çıkışlarının yaşandığı ülkelerde en önemli konu bankacılık sektörünün yeterliliği oluyor. Türkiye'de yeterlilik göstergelerini açıklamadan önce hemen bu ülke bankalarıyla ilgili kısa bilgileri vermekte fayda var. Türkiye'de 49 banka bulunuyor. Bu bankaların 11 bin 986 şubesi var. Ve bankalarda toplam 214 bin 263 personel çalışıyor. Yine 2013 sonu itibariyle bankaların toplam aktifleri 1 trilyon 732 milyar liraya, toplam mevduatları 945.8 milyar liraya ulaştı.
Ve bankalar 2013'te yurtdışından kullandıkları fonların tutarını yüzde 27 artırarak 138.2 milyar dolara yükselttiler. Yine geçen yıl sendikasyon kredilerini yenileme oranı yüzde 100'ün üzerinde gerçekleşti. Bankaların kârlarına gelince... Toplam kârları geçen yıl yaşanan küresel oynaklığa rağmen 2012'ye göre yüzde 5.1 artarak 24 milyar 733 milyon lira oldu. Bu arada takipteki alacakların 29.9 milyar liralık tutarla aktif toplamının yüzde 1.7'si düzeyinde bulunduğunu belirtelim.
Şimdi verdiğimiz bankacılık bilgilerinin ardından bankaların küresel şoklara karşı yeterliliğinde rol oynayan iki göstergeye bakalım. İlk gösterge sermaye yeterlilik oranı oluyor. Bu oran 2013 yıl sonu itibariyle yasal ve hedef oranın üzerinde yüzde 15.3 olarak gerçekleşti.
Yine ikinci önemli gösterge; döviz kurlarındaki artışın yabancı para ve dövize endeksli kredi kullanan müşteriler üzerindeki etkisi oluyor. Bu kalemler Aralık 2013 sonu itibariyle stres testine tabi tutuldu ve sektörün özkaynaklarının kur artışının yaratabileceği risklere karşı dayanıklılığının yüksek olduğu görüldü. O halde Türkiye'nin 2013'te yaşadığı sert dış ve iç şokları başarıyla atlattığını söyleyebiliriz.
Gelelim Türkiye bankalarının gelişmiş ülkelerle kıyaslanmasına... Hemen önemli bir bilgiyi verelim: Euro bölgesindeki bankaların sermaye yeterliliklerini yerine getirebilmesi için 492 milyar euro tutarında sermaye artışına ihtiyaçları var. Görünürde henüz bu kaynak yok. Ve euro bölgesi bankaları, tam 30 trilyon euro tutarında ödünç verdikleri paraların karşılığı varlıkları aktiflerinde tutuyorlar. Bu miktar borç karşılığı varlık, euro bölgesi toplam milli gelirinin tam üç katına denk geliyor. İşte bu büyüklük ve sermaye miktarları euro bölgesi bankacılık sektörünün çok riskli bir yapıda olduğunu bize gösteriyor. Anlayacağınız Türkiye'deki bankalar euro bölgesi bankalardan çok daha güvenli. O halde Türkiye ekonomisi için endişelenmeye gerek yok.