Türkiye'de 2011'de yapılan genel seçimlere bir gün kala çıkan 4-10 Haziran 2011 sayısında The Economist'in editörü, Türkiye'de seçmenin kime oy vermesi gerektiğini belirtti. Ve "Biz Türklerin oylarını CHP'ye vermesini öneriyoruz" dedi.
Bu tuhaf yazısıyla, The Economist dergisinin editörünün dergiciliğin ötesine çıkarak ülke halklarına yön verme misyonu yüklendiğini gördük.
Aynı dergi, aşağı yukarı her hafta Türkiye'yi bu misyonuyla ele aldı.
Oysa Avrupa Para Birliği için bir deprem merkezi olan
Yunanistan ve İspanya konusunda pek bir değerlendirme yapmadı, seçmenlerin kime oy vermesi gerektiğini söylemedi.
Hatta kendi ülkesi İngiltere'de faizleri kendi aralarında anlaşarak belirledikleri için ceza alan Barclay's başta olmak üzere İngiliz bankaları hakkında pek bir yazı yazamadı. Yine bir türlü büyüyemeyen ve bu yılın birinci çeyreğinde ancak binde 6 oranında büyüyebilen İngiltere ekonomisi hakkında Türkiye kadar uzun tek bir yazıya bile yer veremedi.
İşte bu The Economist dergisi bu haftaki sayısında Türkiye ile ilgili uzun bir haber yorum daha yayınladı.
Türkiye ekonomisi hakkında da özel bir sütun açıp değerlendirmeler yaptı.
Neyse ki dergi Türkiye ekonomisinin sağlam olduğunu sonunda kabul edebilmiş. Ve Türkiye ekonomisi için "sağlam fakat zedelenebilir " başlığını kullanarak ekonomiyi değerlendirmiş. Bu değerlendirmeyi yaparken Türkiye ekonomisinin yapısal zayıf yönlerini aşırı düzenlenmiş emek piyasası, yüksek asgari ücret şeklinde sıralayıp devam ediyor. Adeta sömürecek emekçi arayan bir emperyalist ağzıyla Türkiye'de işçiye verilen asgari ücreti ve diğer yasal hakları fazla buluyor.
Herhalde bir amacı da "Türkiye'de ücretler yüksek gelmeyin" diyerek yabancı sermayeye mesaj veriyor olmalı. Oysa bu dergi iyi niyetli olsa son çıkartılan teşvik tedbirleriyle, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yatırım yapan girişimciye işçinin eline geçen ücret azaltılmadan, sosyal güvenlik ve vergi ödemeleri devlet tarafından yüklenilerek maliyetlerin nasıl düşürüldüğünü görebilirdi.
Ama bunu yapmayarak adeta Türkiye'yi ağır ücret ödemeleri olan bir ülke olarak küresel yatırımcıya göstermekten çekinmiyor. Gelelim sağlam fakat zedelenebilir başlığına… Bu başlıkta Türkiye'de ekonominin sağlam olduğunu, büyümenin güçlü, yatırımın geri dönüşünün kârlı olduğunu kabul ediyor fakat fiyat oynaklığının yüksek olduğunu ileri sürüyor.
Oysa fiyat oynaklığı bu ülkenin kendi sorunu değil küresel emtia fiyatlarındaki oynaklıktan kaynaklanıyor.
Yine tasarrufların yetersiz bu nedenle ortaya çıkan cari açığını kırılganlık yarattığını belirtiyor. Fakat İngilizler'e ait vergi cennetlerinde Türkler'in ne kadar parası olduğundan hiç bahsetmiyor. Anlayacağınız, The Economist dergisi Türkiye'de ücretlerin yüksek olduğunu ileri sürüyor.
Basbayağı Türkiye'nin son 10 yılda ulaştığı refahını kıskanıp hatta 'ücretlerini azaltın' diyerek işçi düşmanlığı yapıyor.
Bir de Türkiye'de elde edilen gelirlerden yapılan tasarrufların İngiliz vergi cennetlerine daha çok yönelmesi için uğraş veriyor.