Güney Kıbrıs'ta bankaların batışının ardından yüz bin euronun üzerindeki mevduatların yaklaşık yüzde 60'ına devlet el koyacak.
Plana göre, ülkenin en büyük bankası olan Kıbrıs Bankası'ndaki yüz bin euronun üzerindeki hesapların yüzde 37.5'i banka sermayesine dönüştürülecek, yüzde 22.5'i ise bir fonda toplanacak ve bu miktar da 90 gün içinde banka sermayesine dönüştürülebilecek. Böylece yüz bin euronun üzerinde mevduatı olanlar paralarının ancak yüzde 40'ını kullanabilecekler.
Bu uygulama çok önemli. Çünkü bu türden mevduatlara el konularak yapılan bir ülke kurtarma operasyonuna daha önce pek rastlanmadı. G.Kıbrıs'taki bu kurtarma operasyonu bundan böyle başka ülkeler için örnek olabileceğinden bankalarda mevduatı olanlar açısından bu yöntem ciddi endişe yarattı. Özellikle AB'ye ve euro bölgesine üye olan G. Kıbrıs gibi ekonomisi küçük ama bankacılık sistemi büyük ülkelerin batma riski yükseldi.
Bunlar hangi ülkeler derseniz... İlk sırada Lüksemburg var. Bu ülkenin finansal kuruluşların varlıkları milli gelirinin 22 katını buluyor.
Düşük vergi ve gizli hesap imkânı nedeniyle yabancıların para tuttuğu Lüksemburg'un bir şok halinde ayakta kalması zor.
Malta risk açısından ikinci sırada geliyor.
Bu ülkede bankacılık sistemi milli gelirinin altı katı seviyesinde bulunuyor ve kamu borçlarının milli gelirine oranı yüzde 75 düzeyinde seyrediyor.
Slovenya da yüksek riskli ülkeler arasında yer alıyor. Slovenya'nın ekonomisi 2012'de yüzde 2.3 küçüldü ve devlete ait bir banka sistemi var. Bu bankaların geçen yıl zararı 664 milyon euro oldu ve bu bankaların sermaye ihtiyacının 4 milyar euro civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu parayı böyle bir ekonominin bulması zor.
Slovenya'nın ardından Letonya da batma riski olan ülkelerden biri olarak düşünülüyor.
Bu ülkenin 12.5 milyar euro tutan banka toplam mevduatlarının 6.1 milyar euroluk kısmını Rusların tasarrufları oluşturuyor. Bu nedenle bankacılık sektörü şoklara karşı dayanıksız durumda.
Peki Avrupa'da diğer riskli ülkeler hangileri?
Yukarıda saydığımız Lüksemburg, Malta, Slovenya ve Letonya'nın ardından Macaristan ve İspanya da batabilecek ülkeler olarak görülüyor. Çünkü Macaristan'ın kamu borç yükü 2012'de yüzde 79 bulunuyor ve önümüzdeki yılarda borç yükü azalacağına artıyor. 2013 ve 2014'te sırasıyla yüzde 79.9 ve yüzde 80.3 olacağı tahmin ediliyor.
İspanya bankaları da kırılgan durumda ve ülke ekonomisi büyüyemediği için kamu borç yükü artıyor. Mevcut koşularda borç yükünün sürdürülmesi mümkün görünmüyor.
Gelelim bu ülkelerle ilgili kredi derecelendirme kuruluşlarının tutarsız notlamalarına...
Hatırlayacaksınız... Standard&Poor's, batan G.Kıbrıs'ın notunu 2011'in ortasına kadar "A" seviyesinde tuttu. Notu, ancak bu yılın başında yatırım yapılamaz seviyeye geriletti.
S&P, Malta'nın notunu ise hâlâ "A-"de tutuyor.
Aynı şekilde Slovenya'nın notu da "A-"de.
Lüksemburg ise "AAA" seviyesinde bulunuyor.
Oysa bu ülkenin milli gelirinin 22 katına varan banka varlıkları bir şok anında aynı G.Kıbrıs gibi ödenemez hale gelebilir. Ekonomisi küçülen ve işsizlik oranı yüzde 26.2 olan İspanya'nın notuna gelince...
Onun da notu "BBB" seviyesinde yatırım yapılabilir düzeyde tutuluyor. Kamu borç yükü yüzde 79 olan ve ekonomisi 2012'de 1.7 küçülen Macaristan'ın notu ise Türkiye ile aynı düzeyde bulunuyor.
Türkiye ekonomisi ile kıyaslanmayacak kadar olumsuz verilere sahip bu ülkelerin notları yatırım yapılabilir seviyede tutulurken, Türkiye'nin hâlâ döviz cinsinden notunun bir notçu dışında "yatırım yapılamaz" seviyede tutulması, Türkiye'ye karşı bir oyun oynandığını artık hiçbir şüpheye yer vermeyecek açıklıkta bize gösteriyor.
Anlayacağınız, "batacak ülkelere para gitsin" düşüncesi herhalde ağır bastığı için Türkiye bir türlü yatırım yapılabilir seviyeye getirilemiyor.
Tabii bu arada faiz lobisi ve notçular el ele çalışıyor. Faiz lobisinin Türkiye'den kolay para kazanmaya alışması ve notçuların bu kolay kazançtan paylarını alması, notun düşük tutulmasına neden oluyor. Bizdeki lobi elemanlarının yüzleri hiç kızarmıyor. Onlar hâlâ bilimsel not verildiğini ileri sürüyor.