Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÜLEYMAN YAŞAR

İsrail özrünün temettüsü not artışı oldu

Avrupa ekonomisi bu yıl küçülecek. Hatta Güney Kıbrıs'ta yaşanan bankacılık kriziyle Avrupa bu yıl daha da zorlanabilir. Çünkü bankacılık krizine bulunan çözüm mevduat sahiplerini korkuttu.
100 bin euronun üzerindeki mudilerin mevduatının yüzde 40'ının Bank of Cyprus'a sermaye olarak katılması ve yaşanan bu zorunlu ortaklık süreci AB'de bundan sonrası için bir model olabileceğinden, bankacılık sistemine güveni iyice azalttı.
İşte bu nedenle pek çok Avrupa ülkesinde beklentiler olumsuza döndü. Bu olumsuz beklentiler doğrultusunda euro/dolar paritesi Angela Merkel'in öngördüğü 1.30-1.40 bandının altına gerileyerek sonradan biraz toparlansa da dün 1.27 seviyesinden işlem gördü. Kısaca euro, ABD doları karşısında G.Kıbrıs nedeniyle değer kaybetti.
Peki euro değer kaybederken Türk parası niye dayanıklı? G.Kıbrıs bankalarında yaşanan kriz daha önceki dönemlerde olsaydı Türk parası hızla değer kaybeder hatta dövize spekülatif ataklar olurdu. Ama bu kez böyle olmadı çünkü Türkiye'nin döviz rezervleri yeterli ve kısa vadeli dış borçları Ocak 2013 itibarıyla 107 milyar dolar düzeyinde. Bunun 10.9 milyar doları kamunun, kalan 95.4 milyar doları özel sektörün, 1.1 milyar doları da Merkez Bankası'nın borçlarından oluşuyor.
Bu kısa vadeli dış borca karşılık Merkez'in döviz rezervi 123.5 milyar dolar. O halde geçmiş yıllara göre spekülatif ataklara karşı daha sağlam bir yapı var. Bugün Türkiye borçları konusunda da sağlam bir yapıya ulaşmış durumda. Bilgi kirliliği yaratan bazı çevrelerin ileri sürdüğü gibi Türkiye'nin toplam dış borçları artmadı aksine azaldı.
2002'nin üçüncü çeyreğinde toplam dış borçların milli gelire oranı yüzde 67.6 seviyesindeydi, 2012 üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 40.8 düzeyine geriledi. Bütün bunların yanında kamu maliyesi bütçe açığı ve borç yükü olarak pek çok Avrupa ülkesinden iyi durumda. Euro bölgesi bütçe açığı ortalaması yüzde 8.5, kamu borç yükü yüzde 85 düzeyindeyken Türkiye'de bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 1.7, kamu borç yükü yüzde 36.5 olarak seyrediyor.
Ayrıca barış süreci ve İsrail'le yaşanan olumlu gelişme önümüzdeki dönemde ekonomiye ek kaynak sağlayacak. O halde G.Kıbrıs'taki bankacılık krizinde Türk parasının etkilenmemesi, bize Türkiye'ye bakışın geçmişe göre çok daha olumlu olduğunu gösteriyor.
Gelelim Standard&Poor's'un not artırımına...
Bu artırım S&P'nin nasıl tuhaf notlamalar yaptığının açık göstergesi. Çünkü geçen yıl mayısta, "Yunanistan eurodan çıkarsa Türkiye Avrupa'ya ihracat yapamaz, dolayısıyla cari açığı artar" diyen bu kuruluş Türkiye'nin döviz cinsinden notunu BB-'de olumsuz görünüme çevirmişti. Şimdi tam G.Kıbrıs'ta kriz yaşanırken bu defa BB+ yaptı ve not artırdı. Böylece bu not artışlarının ne kadar keyfi olduğu ortaya çıktı. Çünkü S&P'nin on ay önce ileri sürdüğü gerekçeyle şimdi yaptığı not artışı arasında hiç tutarlılık yok.
Peki Türkiye'nin notu ne olmalı?
Türkiye'nin notu en az Polonya'nın bulunduğu A seviyesinde olmalı. Çünkü Türkiye'nin ekonomik verileri Polonya'dan ve yine A seviyesinde olan İsrail'den çok daha iyi durumda. Hemen belirtelim Türkiye'nin kırılganlığı olarak gösterilen cari açığın ise ithalatta referans fiyat uygulaması ve bir cepten bir cebe (back to back) krediler nedeniyle olduğundan fazla göründüğü ve öyle söylendiği gibi aşırı risk oluşturmadığı açık gerçek. Kısaca faiz lobisinin etkisiyle hâlâ Türkiye'nin döviz cinsinden notunu "yatırım yapılabilir" seviyeye getiremeyen S&P'nin şimdi not artışı yapmasının nedenini, İsrail'le iyi ilişkinin temettüsü olarak anlamak gerekiyor. Oysa bizdeki faiz lobisinin elemanları, notçuların bilimsel çalıştığını ileri sürüyordu.
Demek ki ortada bilimsel çalışma falan yok.
Notlamanın bazılarının çıkarlarına göre yapıldığı artık açıkça ortaya çıktı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA