İslami bono ya da kira sertifikası olarak bilinen "sukuk" genellikle gayrimenkul kira gelirleri karşılığında çıkarılır ve vadesinin sonunda da senedin nominal bedeli üzerinden geri alınacağı garanti edilir.
Peki bu durumda tahvil ile sukuk arasındaki fark nedir? Tahvil belli bir faizi garanti eder, sukuk ise tanımlanmış gayrimenkul geliri olan kirayı garanti eder.
Aradaki önemli fark sukukta tanımlanmış bir gayrimenkul kira gelirinin olmasıdır ve bu özellik sukuk'un tahvile göre risklerini azaltır. Çünkü tahvil borçlanmasında belirli bir varlık karşılığında taahhüt söz konusu değildir. Böylece faiz almak istemeyen yatırımcı için sukuk alternatif bir yatırım aracı olarak değerlendirilebilir.
Gelelim sukukun finansal piyasalardaki hacmine… Son on yılda sukuk aracılığıyla 1.2 trilyon dolarlık varlık piyasaya sürüldü. Peki kimler yapıyor bu işlemi en çok derseniz... En çok sukuk işlemini Batılı banka ve finans kuruluşları yapıyor.
Örneğin Citibank otuz yıldır sukuk ve diğer İslami finans hizmetlerini veriyor. HSBC, Deutsche Bank, Commerzbank, Standard Chartered ve pek çok Batılı banka sukuk ihraç işlemleri yapıyorlar.
Bu kısa açıklamanın ardından bizim Hazine'nin ilk sukuk ihracına gelelim…
Hazine Müsteşarlığı, 18 Eylül 2012'de Citigroup, HSBC ve Liquity House üçlüsüne yetki vererek 1.5 milyar dolar tutarında sukuk satışa çıkardı. Ve bu satışa yaklaşık beş katı talep geldi.
Bu sukuk satışının önemli özelliği şu; sukuk'un arkasında tanımlanmış bir gayrimenkul geliri olduğu için hem borçlanma maliyetini düşürüyor hem de gayrimenkullerin menkul kıymete dönüşerek ekonomiye kazandırılmasını sağlıyor. Bu yolla Hazine 2018 vadeli ve 1.5 milyar dolarlık sukuk satışına yılda yüzde 2.8 kira ödüyor, bir de elindeki gayrimenkulleri menkul kıymete çevirip ekonomiye kazandırıyor.
Oysa bu yıl başında Hazine benzer vadede çıkardığı dolar tahvillerine yıllık yüzde 6.25 faiz ödemişti. İşte bu nedenle yapılan sukuk satışı faiz lobisinin pek hoşuna gitmedi. Gene birden bire Türkiye hakkında olumsuz bir propaganda başladı.
Hatırlayacaksınız geçen hafta Financial Times, güya bir Türk iş adamının her ay bir alışveriş merkezi (AVM) kapanacak sözüne yer verildi. Ekonominin iyi olmadığı ileri sürüldü.
Peki Financial Times niye bu türden açıklamalara yer verdi diye sorarsanız... Bu haberleri verdi çünkü Hazine'nin ardından özel sektör, AVM'leri de içine alan sukuk ihracına başlayacak.
Dolayısıyla amaç, Türkiye'de AVM'ler batıyor algısı yaratıp sukuk ihracını engellemek. Böylece hem Türkiye'nin sukuk pazarına girmesi engellenmek hem de sukuk, faizle borçlanmaya alternatif getirdiği için Türkiye'de faizlerin gerilemesi önlenmek isteniyor. Bu oyuna Türkiye'de bazıları da hemen inandılar.
Dün yine Batı basınında Türkiye'nin sukuk ihracına yönelik yoğun haber yorumları yer aldı. Örneğin, Herald Tribune'de Türkiye'nin İslami finansmana yöneldiği belirtildi.
Oysa bu konuda Türkiye geç bile kaldı. Bütün Batılı bankalar İslami finans yöntemlerini kullanırken Türkiye'nin niye bu işe yeni başladığını sorgulanması gerekiyor aslında. Çünkü Türkiye bu yılın ilk yedi ayında toplam ihracatının 34.4'ünü Avrupa'ya yaptı. Geçen yılın aynı döneminde bu rakam yüzde 47.7'ydi. Aynı dönemde Ortadoğu ve Asya ülkelerinin toplam ihracat içindeki payı ise yüzde 27.7'den yüzde 40.8'e yükseldi. Dolayısıyla Türkiye'nin mal ve hizmet ihracatında olduğu gibi finansmanda da Asya ve Ortadoğu'ya yönelmesi normal bir gelişme. Ama bazıları gene bağıracaklar. Daha önce Türkiye'de eksen kayması oldu diyenler şimdi de "finansman İslam'a kayıyor" diye veryansın edecekler. Sakın inanmayın… Bütün amaç yüksek faizle Türkiye'yi soyma düzenini sürdürmek. Faiz lobisi, faizlerin sukuk gibi alternatif finansman kaynağı yoluyla gerilemesini istemediği için bu propagandayı yapacak. Pekala onlar da biliyorlar. Batılı bankalar otuz yıldır bu sukukları satıyorlar. Bugüne dek hiçbiri sukuktan ötürü İslamcılıkla suçlanmadı.