Bir ekonominin başarılı olup olmadığının en temel göstergesi olan işsizlik, Avrupa para bölgesinde hızla yükselirken Türkiye'de gerilemeye devam ediyor. Mayıs 2011'de 9.4 olan işsizlik Mayıs 2012'de yüzde 8.2'ye geriledi.
Bu oran, ABD'nin yüzde 8.3'lük, Avrupa Para Bölgesi'ne üye ülkelerin de yüzde 11.2'lik işsizlik oranlarının altında bulunuyor. Bu olumlu gelişme bize Türkiye'nin Avrupa'dan ayrıştığını gösteriyor.
Peki Türkiye niye Avrupa'dan ayrışıyor?
Kasım 2010'a kadar Merkez Bankası "yüksek faiz -düşük kur" politikası izliyordu. Fakat işlerin bu şekilde gitmeyeceği anlaşılınca yüksek faiz-düşük kur politikası terk edildi. Böylece Türk parası 2011'de kontrollü bir uygulamayla yaklaşık yüzde 25 civarında değer kaybetti. Bir ABD doları 1 lira 42 kuruştan 1 lira 80 kuruş seviyesine getirildi.
Bunun sonucunda ihraç mallarımız küresel piyasalarda ucuzladığı için ihracatımız hızla artarken ithalat azalmaya başladı. Dolayısıyla yerli üretimdeki artış istihdamı çoğaltmaya başladı.
Bu arada Avrupa'ya ihracat azalırken, diğer ülkelere ihracat çoğaldı. Toplam ihracat içinde Avrupa'nın payı yüzde 47'den yüzde 37'ye geriledi ama toplam ihracat çoğaldı.
Avrupa dışında bulunan yeni pazarlar sayesinde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 54'den yüzde 64'e yükseldi. İşte bütün bu veriler bize Türkiye'nin Avrupa'dan olumlu yönde ayrıştığının gösteriyor.
Yüksek faiz-düşük kur politikasının terk edilmesinin ardından istihdamda yaşananlara gelirsek, istihdam cephesinde de şu olumlu gelişmeler oldu.
Yüksek faiz-düşük kur politikasının terk edildiği tarih olan Kasım 2010'da işsizlik oranı yüzde 11'di. Toplam istihdam edilenlerin sayısı da 22 milyon 854 bin kişiydi. İstihdam edilenlerin sayısı Mayıs 2012'de 25 milyon 252 bine yükseldi. Ayrıca kadın istihdamında önemli artış oldu. Kasım 2010'da kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 27.5 seviyesindeyken, Mayıs 2012'de yüzde 30.2'ye yükseldi.
Genç işsizlik oranına gelince... Genç işsizlik oranı Kasım 2010'da yüzde 20.8 düzeyindeyken hızla yüzde 15.9'a geriledi. Şunu unutmamak gerekiyor ki, genç işsizlik rakamı şu anda İspanya ve Yunanistan'da yüzde 50'yi aşıyor.
İşte Türkiye'de istihdamda yaşanan bu artışa, faiz lobisinin savunduğu yüksek faiz-düşük kur politikasının terk edilmesiyle ulaşıldı. Kısacası ihracatı destekleyen rekabetçi kur politikası istihdamı artırdı. Yani işsizlerin sayısını azalttı.
Peki bundan sonra ne yapılmalı? Merkez Bankası, "Türkiye'de faizler düşük konut fiyatlarında balon var" söylemine kulak asmamalı. Bunu iddia edenlere, "Hangi konut fiyatlarında balon var? Hangi faizler düşük? " diye sorulmalı.
Düşük gelir gruplarına ayda 100 lira taksitle konut yapan TOKİ, bazı müteahhitlerin çıkarları uğruna engellenmemeli. Çünkü yüksek faiz düzeni zenginlere çalışır, fakirlerin lehine çalışmaz. Faizlerin yüksek olması, düşük gelirlilerin depreme dayanıklı ve sağlıklı konuta ulaşmalarını engeller.
"Faizler düşük, konut fiyatlarında balon var" diyenlerin amacı da zaten bu. Fakirlere konut yapımını engelleyerek bazı lüks konut müteahhitlerine çıkar sağlamak istiyorlar ve TOKİ'ye karşı bu söylemi geliştiriyorlar.
Anlayacağınız Merkez Bankası, düşük gelir gruplarının yanında olmalı. Yüksek faizi savunan faiz lobisinin etkisinde kalmamalı.