Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu başarılı bir bakan. Eğer Davutoğlu Dışişleri'ni iyi yönetmemiş olsaydı, Türkiye'nin 2006'da 85 milyar dolar olan ihracatı 2012'de 142 milyar dolara çıkamazdı.
İhracatta son altı yılda yaşanan bu hızlı artışta, Dışişleri'nin ve Davutoğlu'nun payı görmezden gelinemez. Çünkü, Dışişleri'nin özellikle Asya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki yoğun diplomatik çabaları ihracattaki bu artışın zeminini hazırladı. Eğer bu yeni pazarlarla iyi diplomatik ilişkiler kurulmasaydı, geleneksel Avrupa pazarının büyük bir ekonomik kriz yaşadığı dönemde Türkiye'nin ihracatı artamazdı. Dolayısıyla Avrupa'nın yaşadığı mali kriz nedeniyle düşen ihracatın sıfır sorun politikasıyla diğer pazarlarda çoğaldığını söyleyebiliriz.
Gelelim Kuzey Irak politikalarına... Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'yle kurulan iyi ilişkiler, Türkiye'nin ekonomik geleceği açısından son derece önemli. Niye önemli? Çünkü Kuzey Irak'tan dünyaya 2011'de 9.9 milyar dolarlık ham petrol ihracatı yapıldı. Bu ihracat rakamı 2018'de toplam 108 milyar dolara çıkacak. Yine Kuzey Irak'ın doğalgaz ihracatının da önümüzdeki yıllarda 50 milyar doları bulacağı tahmin ediliyor. Bu rakamlar, bölgenin bir refah merkezine dönüşeceğini gösteriyor. Bu gelişmeyi gözden kaçırmamak gerekiyor.
Gelelim Rusya ile kurulan ilişkilere... Yine sıfır sorun politikası çerçevesinde, Rusya ile ekonomik temelli dış politikanın olumlu sonuçları alınmaya başlandı. Rusya ile Türkiye arasındaki dış ticaret, turizm ve müteahhitlik hızla gelişti ve doğrudan sermaye yatırımları çok arttı. Bu artışlarda Dışişleri'nin başarılı çabalarını göz ardı etmek doğru olmaz.
Peki bütün bu olumlu gelişmeler yaşanırken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Davutoğlu'na "Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin bugüne kadar bünyesinde barındırdığı en çapsız Dışişleri Bakanıdır" demesini nasıl yorumlamalı?
Bu saldırılar, başarının içini boşaltma çabalarından başka bir şey değil. Sürekli hükümete, bölgede yaşananlarla "sessiz kalıyorsun" eleştirileri yöneltiliyor. Aslında bu eleştiri ve baskılarla Türkiye'yi bir savaşa sokup hükümeti düşürme planları yapılıyor.
Davutoğlu'nun ve hükümetin bu oyuna gelmemeleri gerekiyor. Çünkü bir savaşa girildiği takdirde ekonomide beklentilerin olumsuza döneceği açık. Zaten Kılıçdaroğlu'nun istediği de bu. Amaç, savaş yoluyla ekonomiyi bozmak ve AK Parti'yi ve Erdoğan'ı iktidardan düşürmek.
Gelelim Davutoğlu'nu çapsızlıkla suçlayan Kılıçdaroğlu'nun çapına... Kılıçdaroğlu çaplı bir politikacı olsa savaş üzerine siyasi çıkar hesapları yapmaz. Daha doğrusu savaş kışkırtıcılığına girişmez. Kılıçdaroğlu çaptan söz açınca, doğrusu kendi dönemindeki sosyal güvenliğin çapı da akla gelmiyor değil. Kılıçdaroğlu SSK Genel Müdürü olarak görev yaptığı dönemde bu ülkede sosyal güvenlik açığının çapı Cumhuriyet tarihinin en büyük rakamına ulaşmıştı.
Bir SSK Genel Müdürü düşünün... Kadınların 38, erkeklerin 42 yaşında emekli edilmesini planlayıp uyguluyor ve Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizine neden oluyor. Ve bu ülkede herkes hâlâ Kılıçdaroğlu'nun sosyal güvenlik hesabında yol açtığı büyük çaplı açığın kapanması için uğraşıyor. Çünkü her yıl, 40 milyar lira Kılıçdaroğlu'nun erken yaşta emekli ettiği kişilerin maaşlarının ortaya çıkardığı açığı kapatmak için bütçeden ödeniyor. Hemen hatırlatalım Kılıçdaroğlu SSK'yı gelir ve gideri denk bir kuruluş olarak devir almıştı.
Anlayacağınız, Kılıçdaroğlu'nun geçmişinde çok büyük çaplar var ve bu çapların konuşulması gerekiyor. Çünkü "Kılıçdaroğlu'nun çapı" hâlâ sorun yaratıyor ve vatandaş hâlâ bunun bedelini ödüyor.